HERKES İÇİN SİYER - 3. BÖLÜM (HZ.PEYGAMBER’İN (S.A.V) DOĞUMU VE ÇOCUKLUK DEVRESİ)


 HERKES İÇİN SİYER - 3. BÖLÜM (HZ.PEYGAMBER’İN (S.A.V) DOĞUMU VE ÇOCUKLUK DEVRESİ)


Bismillahirrahmanirrahim.


"İlahi! Hamdini sözüme sertâc ettim, zikrini kalbime mi'rac ettim, kitabını kendime minhâc ettim. Ben

yoktum var ettin, varlığından haberdar ettin, aşkınla gönlümü bikarâr ettin. İnayetine sığındım lütfuna

geldim, hidayetine sığındım kapına geldim, kulluk edemedim affına geldim. Şaşırtma beni, doğruyu

söylet, neş'eni duyur, hakikati öğret. Sen duyurmazsan ben duyamam, sen söyletmezsen ben

söyleyemem, sen sevdirmezsen ben sevemem. Sevdir bize hep sevdiklerini. Yerdir bize yerdiklerini,

yâr et bize erdirdiklerini. Sevdin habibini kâinata sevdirdin: Sevdin de hıl'at-i risaleti giydirdin:

Makâm-ı İbrahim’den Makâm-ı Mahmûd’a erdirdin. Server-i asfiya kıldın. Hatem-i Enbiya kıldın.

Muhammed Mustafa kıldın. Salat-ü selam, tahiyyat-ü ikram, her türlü ihtiram ona, onun aline,

ashabına, etbaına ya Rab!" Bir Dua, Elmalılı M. Hamdi Yazır

*Fil Vakası’nın Nübüvvetle İlişkisi

*Abdülmuttalib, zemzem kuyusunu oğlu Hâris ile birlikte aramaya başladığında Mekkeliler önce

kınayıp sonra sevinmişlerdi. Fil vakasında da önce kınayıp sonra sevindiler. Aynı durum nübüvvetin

ilanında da olmuştur. Yani rahmet hep bir bedelle gelmiştir.

*Yemen valisi Ebrehe, valiliğini yaptı krallığa karşı kendisini ispat etmek için büyük bir kilise yaptırıp

insanları oraya çekmeye çalışmıştır çünkü teveccühün binada olduğunu zannetmiştir.

* “Kutsallığın kaynağı sadece ve sadece el-Kuddüs olan Allah'tır. Allah'tan başka hiç kimse bir şeyi

kutsal sayamaz!” Kâbe’yi kutsallaştıran da Allah'tır. Ebrehe bunu anlamamıştır. Kâbe’yi yıkıp insanları

kendi kilisesine çekmeyi amaçlamıştır. Bu amaçla 60 bin civarında koca bir orduyla ve fillerle (en

baştaki filin adı Ma'mut ya da Mahmud) yola çıkmıştır. Mugammes Vadisi'nde konaklamış ve burada

Abdülmuttalib'in 200 devesinin de içinde bulunduğu birçok mala el koymuştur. Bunu duyan

Abdulmuttalib Ebrehe'ye develerinin sahibinin kendisi, beytin sahibinin ise Allah olduğunu söyleyerek

develerini geri istemiştir. Abdülmuttalib'in amacı burada ona bir mesaj vermektir ama Ebrehe bunu

da anlamamıştır. Develerini geri alan Abdulmuttalib hepsini kurban etmiştir.

* Fil vakası ile Kâbe’nin kutsiyeti insanlar arasında daha da bir artmıştır.

* Mekke'ye gelip olaya şahitlik edenler arasında Ümmü Eymen de vardır. Ümmü Eymen vakıadan

sonra Mekke'de kalıp köle olarak Abdülmuttalib'in yanında kalmıştır. Daha sonra da yine köle olarak

Abdullah'a hediye edilmiştir. Ümmü Eymen, Peygamber Efendimizin 5 annesinden (Hz. Âmine, ilk

sütannesi Süveybe, diğer sütannesi Halime, annemden sonra annem dediği Fatıma binti Esed ve

Ümmü Eymen) biri olmuştur.

* Ümmü Eymen adını tarihe anneliği ile yazdırmış bir sahabîdir. Anneliğinin 5 tane alanı vardır:

1. Ümmü Muhammed (Peygamberimize çocukken annelik ettiği için)

2. Ümmü Eymen (Eymen isminde çocuğu olduğu için)

3. Ümmü Üsâme (Zeyd b. Harise ile olan evliliğinden Üsâme isimli çocuğu olduğu için)

4. Ümmü Nebî (Efendimiz nübüvvetten sonra da anne dediği için)

5. Ümmü Ümmet (Biz de anne dediğimiz için)

* Fil vakası Ebrehe'nin mağlubiyeti ile sonuçlanınca Abdülmuttalib'in üzerindeki bakışlar

farklılaşmıştır. Abdülmuttalib doğru adımlar attığı için "Seyyidü'l Kavm" (Kavminin efendisi) olarak

isimlendirilmiştir. Ona rekabet halinde olanlar bile artık ona saygı duymaya başlamıştır.


2

(Abdülmuttalib'in babası Haşim ticaret için Yesrib'de iken Selma binti Amr ile evlenmiştir. Gazze'de

vefat ettiği için Araplar Gazzetü'l Haşim (Haşimi'n Gazze'si) derler. Peygamber efendimizin Medine ile

bağı dedesinin babası ile başlar. Abdülmuttalib'in esas adı Şeybe'dir. Amcası Muttalip onu alıp

getirdiği için insanlar Abdu'l-Muttalib (Muttalib'in kölesi) demeye başlamıştır. Peygamber Efendimiz

daha çocukken Yesrib'in hikayelerini dedesinden dinlemiştir.)

* Vakadan 50 gün sonra Kutlu Doğum gerçekleşmiştir. Doğumdan önce gerçekleşen bazı olaylar

vardır; Araplar ile İranlılar arasında bir savaş meydana gelmiştir ve Araplar orada şifre olarak "Ya

Muhammed" i kullanmışlardır. Çünkü onun geleceğini, isimlerini ve vasıflarını önceki kitaplardan

biliyorlardı.

* Efendimiz doğmadan evvel bölgede Muhammed isminde 7 tane kişi vardı. Herkes bu ismin gelecek

son nebînin ismi olduğunu biliyordu ama Mekke bilmiyordu. Bu yüzden Muhammed ismi Mekke'de

ilk olarak Efendimize verilmiştir. Abdülmuttalib'e rüyasında bildirilmiştir.

*Kutlu Doğum

* Peygamber Efendimiz 12 Rebiülevvel günü güneşle doğmuştur.

* Hz. Âmine hamileliği döneminde hiç sıkıntı çekmemiştir ve birtakım rüyalar görmüştür. Bu yüzden

Efendimiz "Ben atam İbrahim'in duası, kardeşim İsa'nın müjdesi, annem Amine'nin de rüyasıyım

demiştir."

* Kutlu Doğuma şahit olan iki kişi vardır:

1. Abdurrahman İbn Avf'ın annesi Şifa annemiz.

2. Osman b. Ebî Asr'ın annesi Fatıma annemiz.

* Dede Abdulmuttalib torununu kucağına alır almaz onu Kâbe’ye götürmüş ve adını Muhammed

koymuştur. 7 gün sonra sünnet ettirip akika kurbanını kesmiştir. Bu bir gelenektir.

* Çocukların süt anneye verilme geleneğinin üç temel sebebi vardır: (Benî Sâd yurduna

gönderiliyorlardı.)

1. Bedenin sıhhati için (Mekke'nin iklimi bebekler için çok elverişli değildi)

2. Dilin fesahati için (Dilin gelişmesi için. Mekke toplumu sözü çok önem veren bir toplum. Dil

daha fasih olsun diye onları çöle gönderiyorlardı.)

3. Ruhun hürriyeti için (Dar bir coğrafyada olacağına daha ferah bir iklimde ve coğrafyada

yaşasın düşüncesi barınıyor)

* Sütanne geleneği nübüvvet sonrasında da devam eden bir gelenektir. Medine'de de vardır ancak

orada çocuklar çok fazla uzağa gönderilmez (Meşreb denilen yere gönderiliyorlardı).

* Sütanneliği ile aileler arasında bağ kuruluyordu. Bunun için zengin ve soylu çocuklar aranıyordu.

* Efendimiz (s.a.v.) Halime annemizde aşağı yukarı 4 yıl kalmıştır.

* Efendimiz (s.a.v.) dört buçuk yaşları civarındayken annesi Hz. Âmine ile babası Abdullah'ın kabrini ve

babasının akrabalarını ziyaret etmek için Yesrib'e gitmiştir. Âmine validemiz dönüş yolunda Ebvâ

denilen yerde vefat etmiştir. Ümmü Eymen annemiz bu olaya da şahit olmuştur. Efendimiz, annesi

gözlerin önünde vefat edince dönüp Ümmü Eymen'e "Ey Ümmü Eymen! Anne yüzü hiç

unutulmayacak bir yüzdür." demiştir. Mekke'ye ikisi yalnız dönmüşlerdir. Döndükten sonra

Abdülmuttalib torununu yanına almıştır ve Efendimiz dedesinin yanında Kâbe’nin idaresine şahit


3

olmuştur. 8 yaşındayken dedesini de kaybetmiştir. Ondan sonra amcası Ebu Talib'in yanında

yaşamaya başlamış ve burada da Fatıma binti Esed'den annelik görmüştür.

* Efendimiz amcasının yanındayken eve katkıda bulunmak için çalışmak istemiştir ve bununla ilgili

olarak ashabına "Kimseye yaslanmayın. Kişinin kazandığı en doğru, en helal kazanç alnının teri ile

kazandığıdır." demiştir. Bu bağlamda çobanlık yapmaya başlamış ve en fazla güttüğü hayvan keçi

olmuştur. Keçi çobanlığı oldukça zordur. Allah Resulü çobanlıktan iki önemli şeyi öğrenmiştir: idare

etmeyi ve sabrı.

* Efendimiz 8 yaşına kadar 5 ayrı evde kalmıştır:

1. Âmine annemizin evi

2. Halime annemizin evi

3. Babasının dayılarının Yesrib'deki evi

4. Abdülmüttalib'in evi

5. Amcası Ebu Talib'in evi.

* Peygamber Efendimiz bu 5 evden birçok şey öğrenmiştir:

- Farklı farklı insanlarla bir arada yaşamayı öğrendi.

- Benî Sâd yurdu, Bâdiye, yani çöl kültürünü ve insanını öğrendi.

- Yesrib'de şehir kültürüne dair bazı şeyler öğrendi (yüzme vs.).

- Mekke'de cahiliye kültürünü öğrendi.

* Efendimiz (s.a.v.) 16 yaşındayken amcaları ile beraber Ficâr savaşlarının sonuncusuna katılmıştır.

Savaşa şahit olmuş ve savaş tecrübesi elde etmiştir ancak bizzat savaşmamıştır.

* Allah Resulü, nübüvvetten öncede sonrada Allah tarafından korunmuştur; iki kez Mekke'deki bir

eğlenceye gitmek istemiş ama ikisinde de uykuya dalarak gidememiştir.

"Eddebeni Rabbi fe ahsene tedibi"

"Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi ne de güzel kıldı."

Mürebbisi Allah (c.c.) olan bir talebe Muhammed (s.a.v.) oluyor!

Mürebbisi Peygamber olan bir talebe Sahâbî oluyor.

* Gelecek nesillere karşı bu mirası taşıma sorumluluğumuz var! Onun için Allah Resulü’ nün ve O’nun

ellerinde yetişen neslin yaşadığı ve bize örnek olarak bıraktığı bu güzel mirasa sahip çıkıp, anlayıp,

anlatıp, yaşama adına gayret vermeliyiz.