HERKES İÇİN SİYER - 2. BÖLÜM (NÜBÜVVET ÖNCESİ DÜNYA VE MEKKE)


 HERKES İÇİN SİYER - 2. BÖLÜM (NÜBÜVVET ÖNCESİ DÜNYA VE MEKKE)


Bismillahirrahmanirrahim.


* Cahiliyeyi bilmek İslam’ı anlamamızda ve kıymetini bilmemizde bize yardımcı olacaktır.

* Biz cahiliyeyi genelde kötü olarak biliyoruz ve bunda müsteşriklerin etkisi de var. Onlar Peygamber

Efendimizin başarısını kötü ahlaka sahip, insani değerlerin yerle bir edildiği bir yere gelmiş olmasına

bağlıyorlar. Bu bir yere kadar doğru ancak Arap coğrafyasına daha geniş bakarsak; Mekke,

çevresindeki şehirlere, beyliklere göre daha derli toplu, daha özgürlükçü, düzenli, daha demokratik,

okuma yazma oranı daha fazla olan bir yerdir. Peygamber efendimiz böyle bir zemine gelmiştir.

* Mekke'de büyük büyük aileler vardı ve bunların her birisi yönetiminde söz sahibiydi. Her ailenin

sorumlu olduğu belli başlı görevler (sidâne, sikâye... vs.) vardı fakat bir başkanlık ya da krallık yoktu

çünkü hürriyeti seven bir topluluktu. Bu da Peygamber Efendimiz için bir avantaj oldu ve ailelerdeki

görevleri korudu çünkü insanların bu hırslarının farklı bir şekilde gelişim gösterebileceğini öngördü.

Bu aynı zamanda onların İslam’ı anlamaları için de bir imkâna dönüştü.

* Okuma bilenler fazlaydı ama yazabilenler azdı. Bu yüzden yazmayı bilenler ayrı bir itibara sahipti.

Okuma yazma bilen 17 kişi vardı ve Efendimiz bunların yarısından fazlasını Darü’l Erkam’a almıştır.

* Neden Mekke?

Avantajları:

* O gün için en önemli iletişim aracı ticaretti ve Mekke'nin ticaret merkezi olması İslam'ın yayılmasını

hızlandırdı. Bu büyük bir avantajdı.

* Göçebe bir toplum değillerdi. Ticaret yapmaları sebebiyle de dış bağlantıları fazlaydı.

* Harem ehli kendilerini Kâbe’den dolayı çok nasipli görüyorlar ama Yahudiler gibi kendilerini üstün

ırk olarak görmüyorlardı.

* Asabiyet bağları güçlüydü. Kendi içlerinde kavga edebiliyorlardı ama dışarıya karşı birdiler. Kureyş

onlar için önemliydi ve Efendimizi birliklerini dağıtmakla itham ettiler. Çünkü Müslüman olanlardan

bazıları ailelerine karşı tavır takınmak zorunda kaldı. Yani Efendimiz onların o asabiyet bağlarını başka

bir noktaya getirmiş oldu.

Dezavantajları:

* Kadınlara değer verilmiyordu. Kız çocukları diri diri gömülüyordu ancak bunu herkes yapmıyordu.

Toplumun en alt kesimleri yapıyordu (ilk kız çocuklarını gömüyorlardı).

* Yetimlere sömürü vardı. Babası ölen çocukların yakınlarından birisi gelerek çocuğa ve mallarına el

koyuyordu ve çocukları da mal olarak kullanıyorlardı. İsterse evlendiriyor, isterse kendisine hizmetçi

yapıyor ve çocuğa babasının mirasından pay vermiyorlardı. Kur'an bu yüzden yetimlerin üzerinde çok

duruyor.

* Karışık akidelere sahiptiler. Kendilerini İbrahim a.s.’a nispet ediyorlardı ama şirk hat safhadaydı. 360

tane putları vardı. Mekke'de bir tane Hristiyan olmamasına karşın Meryem Ana figürleri ve Hazreti İsa

a.s.’a nispet edilen heykeller vardır çünkü burası Allah'ın eviydi. Hatta getirip putunu koymasını Hz.

Peygambere bile teklif etmişlerdi.

* Ahlaki anlamda bir çözülme vardı. Güçlü olan zayıf eziyordu.

* Adaletsizlik, merhametsizlik ve aşırılıkları vardı.


2


* Araplar ikiye ayrılıyor:

1. Arab-ı Bâide (soyları tükenmiş, bitmiş)

2. Arab-ı Bâkiye: - Arab-ı Âribe (saf Araplar; Evs ve Hazrec kabileleri gibi.)


- Müsta’ribe (sonradan Araplaşanlar; Peygamber Efendimizin soyu

burdandır.)


* Kâbe’nin üç önemli süreci vardır:

- İlk süreç Hz. Âdem ile başlıyor. Hz. Havva ile Arafat'ta buluştuktan sonra insanlık

Müzdelife'de başlıyor ve Hz. Âdem Kâbe’yi ilk kez orada inşa ediyor. Bu sürece ihya, ibdâ (başlangıç)

süreci denir.

- İkinci süreç Hz İbrahim ile başlamıştır.

* Peygamber Efendimiz’in Seceresinden;

* Kâb b. Lüey – Yevmü’l Arûba (Araplık günü) Cumaya denk gelen gün. Cuma günleri Mekkelileri

toplamış ve hutbe vermiştir. Bu zamanlar kaynaklanan bir gelenekle Cuma namazı geleni ortaya

çıkmıştır.

* Kusay bin Kilâb - Büyük bir devlet adamıdır. Mekke’ye farklı bir statü kazandırmıştır.

* Haşim - Kureyş süresinde yaz ve kış aylarındaki ticareti bağlayan önemli bir isimdir.

* Kureyş Kabilelerinden Ebu Ubeyde b. Cerrah, Peygamber Efendimize en uzak olan akrabadır.

Hâris'in soyundan gelir. Hz Ömer ve Hz Ebubekir yine uzaktırlar. Hz Hatice Efendimiz için “amcamın

oğlu” diye hitap etmiştir. Bu da Varaka bin Nevfel’in kabile bağından dolayıdır.

* Mekke'nin Seçilmiş Olmasının Sebebi:

Arzın merkezidir. Aynı zamanda ticaret merkezi. Uluslar arası panayırlar kuruluyor, herkes

orada toplanıyordu. Yeryüzünün tam ortasıdır. Karaların tam altın oranına denk gelir o yüzden

Mekke'nin bir ismi de “Batnü’l-Ard”dır yani yeryüzünün göbeği. Mesajın lokal, bölgesel kalmaması

için bu önemliydi.


3

* Mekke, Medine ve Taif özel bir iklime sahiptir. Dünyanın neredeyse bütün iklimlerini burada

görebiliriz ve böyle bir coğrafyada her türlü ırk da var, şahsiyetleri farklı olan insanlar da var. Bütün

bunların farklılıkları Efendimizin evrensel mesajına katkı sağlamıştır çünkü bölgesel olsa, yerel kalsa

bazı mesajlar orada kalacak ve karşı tarafta bir yankı bulmayacaktı. Bu yüzden Efendimizin yaşadığı

coğrafya özel bir coğrafyadır. Orada mevcut olan şartlar her açıdan mevcut dinin başkaları için de

hitap etme özelliğini ortaya koyuyor.

* Mekke'nin putlara tapmasının altında yatan sebep şudur: Ticaret için yola giden insanlar uzun

zaman Harem'den uzak kalacakları için yanlarına Kâbe’den taşlar alıyorlardı. Kabe hasretiyle o taşlara

kutsiyet affetmeye başladılar. Dönecekleri zaman gittikleri yerdeki insanlar onlar zaten Kâbe’ye

dönecekleri için taşları kendilerine bırakmalarını istediler. Onlar da taşları bırakınca tevhitten sapma

yavaş yavaş başlamış oldu. Taşlar şekilsizleşmeye başlayınca da Amr İbn Lühey, diğer yerlerde

gördüğü şekilli putları Mekke'ye getirdi. Mekke'ye ilk put ta bu şekilde onun sayesinde girmiş oldu.

Getirdiği put ise kırmızı akikten yapılmış bir insan sureti olan Hübel idi. Aslı Habal’dır ve İbranice tam

karşılığı Rab demektir. İnsanların zihninde Rab Allah'tan Hübel’e intikal ettiği için insanların hayatını

şekillendiren de o put olmuştur.

* Mekke'deki o ticari hareketlilikten dolayı ahali, Yahudileri ve Hristiyanları, Mecûsileri, Zerdüştleri

tanıdı. O dönemde bir avuç Hanif (Fetret dönemi müminleri) vardı ve onlar Allah'a inanıp putlardan

yüz çevirdiler ama başka da bir şey bilmiyorlardı. Müşrikler bu bir grup Hanif’ten biri çıkıp dinlerine laf

ettiği zaman onlara da zulmetmişlerdir. Şirk sistemi çete de oluşturmuş durumda idi. Putlar üzerinden

para da kazanıyorlardı. Peygamber Efendimiz 35 yaşına kadar onlara hiç karışmadı. 35’ten 40’a kadar

Hira'ya gidip geldi ve yine karışmadı. İlk ayetlerle döndüğünde de karışmadı. Ne zaman ki Allah

Müzzemmil Suresinde “Gum” dedi, o zaman davet adına meseleyi başlattı.

* Hz. Peygamberin Hanifliği kendine özgü dinini yaşama özelliğindeydi. O’nun gibi böyle bazı Hanifler

vardı; nübüvvet dönemine yetişemediler. Yetişenlerden bazıları peygambere iman etti ama bazıları

etmedi. Bunlardan biri Ümeyye İbni Ebî Salt idi, kendisi meşhur bir şairdi. Allah Resulü onun için

“Şiirleri iman etmiş ama kendisi iman etmemiş.” demiştir çünkü şiirlerinde tevhide vurgu vardır. İman

etmemesinin sebebi ise hasettir. Ebu Cehil'in iman etmemesinin sebebi de aynıdır. Asıl adı Amr b.

Hişâm olmasına rağmen Ebu Cehil denmesinin sebebi cahilliğinden değil, Efendimizin doğruyu

söylediğini bilmesine rağmen hasetliğinden İslam’a cahil kalmasından dolayıdır.

* Kur'an Peygamber Efendimize Allah'a ait iki Esma'yı kullanmaktadır: Raûf ve Rahîm. Ve Kur'an bize

şunu öğretmeye çalışıyor; O elçiye iman eden SEN de Raûf ve Rahîm olmalısın!

* Peygambersiz din olur mu?

* Peygamber dediğimiz elçi olmazsa din diye bir şey olmaz çünkü din üç temel esası gerektirir:

1. Dinin sahibi (ALLAH)

2. O sahibin sözleri (Vahiy)

3. O sözleri muhataplara ulaştıran ve öğreten elçi. (Bize en yakın olanı, bizim içimizden, insanî

özellikleri olan ama insanların Sultânı.)

* Peygamber yoksa kulluk yok! Din binası onsuz olmaz. Akılla Allah bilinir ama tanınmaz.

Tanıyabilmemiz için vahye, vahyi anlayabilmemiz için peygambere ihtiyacımız vardır.