günlük virdler 8


اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلـُكَ الْعَفْوَ وَالْعَافِيَةَ فيِ الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ، اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلـُكَ الْعَفْوَ وَالْعَافِيَةَ فيِ دِينيِ وَدُنْيَايَ وَأَهْليِ، وَمَاليِ، اَللَّهُمَّ اسْتُرْ عَوْرَاتِي، وَآمِنْ رَوْعَاتِي، اَللَّهُمَّ احْفَظْنيِ مِن بَيْنِ يَدَيَّ، وَمِنْ خَلْفِي، وَعَنْ يَمِينيِ، وَعَنْ شِـمَاليِ، وَمِـنْ فَوْقِي، وَأَعُوذُ بِعَظَمَتِكَ أَنْ أُغْتَالَ مِنْ تَحْتيِ 



( bir kere )

okunuşu:Allahümme innî es'elükel ‘âfve velafiyete fi’d-dünya ve’l-âhira. Allahümme innî es'elüke’l ‘afve ve’l ‘âfiyete fî dînî ve dünyaye ve ehlî ve mâlî, Allahümmestür ‘avrâtî ve âmin rav'âtî. Allahümmehfaznî min beyni yedeyye ve min halfî ve ‘an-yeminî ve ‘an şimalî ve min fevkî ve e’ûzü bi ‘azametike en uğtâle min tahtî.


anlamı :“Allah’ım! Senden dünya ve âhirette afiyet dilerim. Allah’ım! Senden dinim, dünyam, aile fertlerim ve malım hakkında af ve afiyet dilerim. Allah'ım! Ayıplarımı ört, korkularımdan emin kıl. Allah’ım! Beni önümden, arkamdan, sağımdan solumdan ve üstümden (gelecek her türlü tehlikeden) koru. Altımdan (gelecek belalarla/deprem ile) helak olmaktan senin büyüklüğüne sığınırım.
[Ebu Dâvud, İbn-i Mâce; Bkz. Sahih-i İbn-i Mâce (2/332).]
Devamını Oku »

Mevlam Sana Ersem Diye




Mevlam sana ersem diye,
Aşka düşen pervaneyim.
Cemalini görsem diye,
Aşka düşen pervaneyim.

Allah, Allah, Allah, Allah
Allah, Allah, Allah, Allah

Gözyaşlarım durmaz taşar,
Seller gibi çağlar coşar,
Vuslat ümidiyle yaşar,
Aşka düşen pervaneyim.

Allah, Allah, Allah, Allah
Allah, Allah, Allah, Allah

Derdinle ağlar inlerim
Aşka düşer hep inlerim
Bülbül şakır ben dinlerim
Aşka düşen pervaneyim

Allah, Allah, Allah, Allah
Allah, Allah, Allah, Allah

Kevni temaşa eylerim
Nevayı aşkı söylerim
Sensiz cihanı neylerim
Aşka düşen pervaneyim
Devamını Oku »

günlük virdler 3

Sabah;

اللّهُـمَّ ما أَصْبَـَحَ بي مِـنْ نِعْـمَةٍ أَو بِأَحَـدٍ مِـنْ خَلْـقِك، فَمِـنْكَ وَحْـدَكَ لا شريكَ لَـك، فَلَـكَ الْحَمْـدُ وَلَـكَ الشُّكْـر


( bir kere) 

okunuşu : Allahumme mâ esbeha bi min ni'meti ev bi ehadim min halkike feminke vehdeke la şerike leke felekel hamdu ve lekel şukru.


anlamı : "Allah'ım! Benim veya kullarından biri yanında sabaha çıkan her nimet ancak sendendir. Ortağın yoktur. Hamd yalnizca sanadır. Şükür de sanadır." 

Sabah; “sabaha çıkan..” şeklinde söylenir.

Akşam;


اللّهُـمَّ ما أَمسيَ بي مِـنْ نِعْـمَةٍ أَو بِأَحَـدٍ مِـنْ خَلْـقِك ، فَمِـنْكَ وَحْـدَكَ لا شريكَ لَـك ، فَلَـكَ الْحَمْـدُ وَلَـكَ الشُّكْـر

( bir kere) 

okunuşu : Allahumme mâ emsâ bi min ni'meti ev bi ehadim min halkike feminke vehdeke la şerike leke felekel hamdu ve lekel şukru ....

anlamı :"Allah'ım! Benim veya kullarından biri yanında akşama çıkan her nimet ancak sendendir. Ortağın yoktur. Hamd yalnizca sanadır. Şükür de sanadır."

 Akşam; “akşama çıkan..” şeklinde söylenir.


“Kim bunu sabahladığı vakit söylerse gününün şükrünü eda etmiştir. kim de bunu akşamladığı vakit söylerse gecesinin şükrünü eda etmiştir.”Ebu Dâvud (4/318), Nesâi, Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle (h.7), İbn-i es-Sünnî (h.41), İbn-i Hibbân, Mevârid (h.2361). Abdulaziz b. Baz, isnadın hasen mertebesinde olduğunu söyler; Bkz. Tuhfetu’l-Ahyar (s.24)
Devamını Oku »

Qad Kafani İlmu Rabbi





Rabbimin ilmi bana kafidir ; soru sorarken de seçim yaparken de...
Devamını Oku »

Recep Ayı ve Regaip Kandili

Regâib Gecesi (Kandili)

Regâib Gecesi (Kandili) Nedir?
Üç Aylar’ın müjdecisi olan (hicri aylardan) Receb’in, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan ilk gecesi Regâib kandilidir. Regâib, arapça bir kelimedir ve “reğa-be” kökünden gelmektedir. “Reğa-be”, kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir.

Regâib Gecesi (Kandili) İle İlgili Ayetler

Regâib kelimesi Kur’an’da geçmemektedir. Ancak “reğabe”den türemiş olan çeşitli kelimeler, Kur’ân’da sekiz yerde geçmekte ve “reğabe”nin ifâde ettiği mana için kullanılmaktadır.
Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin.
| Kur’an-ı Kerim Tevbe Suresi 36. Ayeti Meali
Ayet-i kerimede işaret buyurulan haram ayların, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıolduğu vurgulanmaktadır.

Receb Ayı ve Regâib Gecesi (Kandili) ile İlgili Hadis-i Şerifler:

Muhakkak zaman, Allah’ın yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Ve üçü ard arda gelmektedir. Zilkade, Zilhicce, Muharrem bir de Cemaziye’l-âhirle Şaban ayları arasında gelen Mudar kabilesinin ayı Recep ayıdır.
| Buhârî; Hadis No: 4662 – Müslim; Hadis No: 1679
Enes b. Malik ( r.a. )’dan şöyle rivayet edilir, Receb ayı girdiğinde Hz. Peygamber şöyle derdi:
“Allahım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”
| Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259

Regâib Gecesi (Kandili) Namazı Nasıl Kılınır?

Recebin ilk Cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) ile ilgili zikredilen ve “reğaib namazı” olarak da bilinen namazla ilgili hadis mevzudur. İbnu’l-Cevzî, bunu “el-Mevduzat, 2/124-126” adlı eserinde yer vermiş ve uydurma olduğunu belirtmiştir.
İmam Gazali’nin de İhya’da (Daru’lmarife/Beyrut, ts. 1/202-203) belirttiği “Her kim recebin ilk perşembesini oruçlu geçirir, sonra Cuma gecesi olan o gece akşamla yatsı arasında, on iki rekat kılar…” mealindeki hadisi bazı alimlere göre mevzudur. (bk. Zeynu’l-Irakî, Tahricu ahadis’l-ihya, ilgili hadisin tahrici)
Buhari’nin şarihlerinden İbn Receb el-Hanbelî, “Recep ayında hususi namazlardan bahseden rivayetlerden hiç biri doğru/sahih değildir” demiştir. (İbn Receb, Lataifu’l-Maarif, s.140)
İmam Nevevî ve İbn Kayyim el-Cevziye de Receb ayının ilk cuma gecesinde kılmayı ön gören rivayetlerin sahih olmadığını belirtmiştir. (bk. Fetava’l-İmam en-Nevevî, s.57; İbn kayyim, el-Menaru’l-münif, s.95)
Hülasa, Receb ayının ilk cuma gecesinde kılınması gelenek olmuş namaz, ilk defa 480 hicri yılında Kudüs’da kılınmıştır. Bu sebeple bu tarihten önce yaşamış olan alimler bundan bahsetmemişler. (bk. Et-Tartûşî, el-Havadisu ve’l-bida, s.122)

Recep Ayı Orucu Hakkında Bilgi Verir misiniz?

Bu aya veya bu ayın bir kısmının oruçla geçirilmesine dâir orucun fazîletli olduğu konusunda sahih bir hadis sâbit olmamıştır.
Fakat Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘den haram aylarda -ki Recep de bu haram aylardandır- oruç tutmanın müstehap olduğuna delâlet eden şu hadis gelmiştir:
Mücîbetü’l-Bâhiliyye, babasından (veya amcasından) naklen, babasının Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e elçi olarak gidip memleketine döndüğünü, bir yıl sonra -hali ve görünüşü oldukça değişmiş olarak- tekrar Hz.
Peygamber’e gittiğini ve şöyle dediğini haber verdi:
– Ey Allah’ın Resûlü! Beni tanıdınız mı?
Hz. Peygamber:
– “Sen kimsin? (tanımadım)” buyurdu.
Adam:
– Bir sene önce size gelmiş olan Bâhilîyim, dedi.
Hz. Peygamber:
– “Seni böylesine değiştiren nedir? Halbuki sen çok iyi görünüyordun” buyurdu.
Adam:
– Senden ayrıldığım günden beri, geceleri hariç, asla yemek yemedim, dedi.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Kendine işkence etmişsin!” buyurdu ve ilâve etti:
– “Sabır ayı (ramaza)nı bütünüyle, diğer aylardan da birer günü oruçlu geçir.”
Adam:
– Benim için bu sayıyı arttırınız. Zira benim gücüm bundan fazlasına yeter, dedi.
Hz. Peygamber:
– “O halde her aydan iki gün oruç tut!” buyurdu.
Adam:
– Daha arttırınız, dedi.
Hz. Peygamber
– “Peki, her aydan üç gün!” buyurdu.
Adam:
– Biraz daha arttırınız, dedi.
Hz. Peygamber de:
– “Haram aylarında (receb, zilkade, zilhicce ve muharrem) üç gün oruç tut, bırak; üç gün oruç tut, bırak; üç gün oruç tut, bırak.”buyurdu ve üç parmağını birleştirip bırakmak suretiyle de fiilen gösterdi.
| Ebû Dâvûd, Savm 55. Ayrıca bk. İbni Mâce, Sıyâm 43
Burada haram aylarında en fazla peşpeşe üç gün oruç tutup üç gün tutmamak suretiyle o ayların yarısını oruçla geçirmenin mümkün olduğunu belirtmiştir.
Ayrıca başka bir hadis-i şerifte;
Abdullah İbni Amr İbni’l–Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her ay üç gün oruç tutmak, bütün seneyi oruçla geçirmek demektir.”
| Buhârî, Savm 59 ; Müslim, Sıyâm 197. Ayrıca bk. Nesâî, Sıyâm 78, 82
Buradan ise her ayın içersinde üç günün oruçlu geçirilebileceği anlaşılıyor. Tutmak isteyenler bu şekilde tutabilir. Kaza borcu olanlar kazaya niyet etmelidirler. Kazaya “Niyet ettim Allah rızası için kaza orucu tutmaya” diye niyet edilir. Nafile olarak tutulacaksa da “Niyet ettim Allah rızası için nafile orucu tutmaya” diye edilir.
عَنْ أَنَسٍ أنّ النَّبي صَلَّىَ اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ إذَا دَخَلَ رَجَبُ قَالَ : اللَّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبَ وَ شَعْبَانَ وَ بَلِّغْنَا رَمَضَانَ


“Allah’ım; Receb ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır!”
(Hadis-i Şerif – Heysemî, Mecmeu’z-zevâid, III)

Devamını Oku »

günlük virdler 10


اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْهَمِّ وَالْحَزَنِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ وَالْبُخْلِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ غَلَبَةِ الدَّيْنِ،
 وَقَهْرِ الرِّجَالِ

(bir kere )

okunuşu:Allahümme innî eûzü bike minel-hemmi vel-hazen ve eûzü bike minel-aczi vel-kesel ve eûzü bike minel-cübni vel-buhl ve eûzü bike men galebetid-deyni ve kahrir-ricâl.

anlamı:Yâ Rabbi, kederden, dertten, âcizlikten, tembellikten, korkudan, cimrilikten, borcumu ödeyememekten ve insanların kahrından sana sığınırım!

Hz. Peygamber (S.A.V.), birgün ensardan Ebu Umâme'nin mescitte çok sıkıntılı bir halde olduğunu görüp ona sorar:

- Ey Ebu Umâme! Namaz vakti değil, mescitte böyle ne dalgınlık, ne yapıyorsun?

Ebu Umâme:

- Çok borcum var, sıkıntıdayım, dardayım, dedi.

Hz. Resûl, O'na şöyle buyurdu:


- Sana bir dua öğreteyim ki, Yüce Rabbim gamını gidersin. Borcunu ödeme kapısı açsın. Bu duayı sabah-akşam oku. Hz.Peygamber, daha sonra yukarıdaki duayı Ebu Umâme'ye öğretti.[1]( Ebu Davud)
Devamını Oku »

Hakkımda

               Manevi yolculuğuma başladığımdan bu yana biriktirdiğim bilgiler defterlere sığmaz olmuştu.Oldukça yeni olan blog hikayem, hangi defterimde hangi bilgi vardı ? diye defterlerimi karıştırırken bir arkadaşımın (Allah ondan ebeden razı olsun !) "size bir blog açalım, tüm bildiklerinizi ve biriktirdiklerinizi bu sayfada toplarsınız " demesiyle başladı.

              Blog sayfamı açtığımda doğrusunu söylemek gerekirse, daha çok kendi notlarımı tasniflemek ve dosyalamak niyetindeyken, sevgili kardeşimden öğrendiğim bir cümle aslında bu işin ne denli önemli olduğunu fark ettirdi. İşte o büyülendiğim söz;

          "her şeyin zekatı var bilginin bile..."

Allah (c.c) kardeşimden de ebeden razı olsun! 

             Yolculuğumda bana en büyük desteği veren, her zaman yanımda olan, tüm sorularımı sabırla dinleyip cevaplamaya çalışan, en kıymetlim olan başımın tacı sevgili anneciğime (ömrü sıhhatli ve uzun, ilmi bereketli, yolu cennet yolu olsun) ve çok yakın bir zamanda tanıştığım ama bana her zaman ilham veren canım hocama (ömrü, rızkı, ilmi bereketli ,ahireti de gülistan olsun) ve bana eşlik edip bana desteğini esirgemeyen canım dostuma (ömrü huzurlu, ebedi saadeti kısmeti olsun) ve tüm arkadaşlarıma (Allah hepsinden razı olsun) derin sevgilerimi ve hürmetlerimi gönderiyorum. Ve son olarak bana sorduğu sorularla tefekkür dünyamda derinleşmemi sağlayan, manevi kararlarimi alırken onlari bana kolaylaştıran, dualarımın birtanesi sevgili oğluma da (Rabbimin lütfu ve hidayeti üzerine olsun) sevgilerimi ve müteşekkir hislerimi yolluyorum.Sözlerimi küçük bir duayla noktalamak istiyorum;

      Alemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamber efendimiz (s.a.v) ın sünnetine bağlı kalarak, en son ve kusursuz olan İslam dini ile ilgili bilgilenmek için emek veren,zaman ve çaba harcamak isteyip ,bildiklerini diğer kişilerle paylaşıp Allah(c.c) ın dinini tebliğ etmeye niyetli tüm kardeşlerimin de Rabbim yollarını açık etsin ve bu yolda doğru kaynaktan ,doğru bilgilerle bilgilenen ve ömrününün sonuna kadar da bilgilenmeye devam edecek olan ,öğrendiği ilmiyle amel etmeye çalışan, Allah'ın razı olduğu kullarının arasında olabilmeyi her birimize nasip etsin ve hepimizi ilmiyle kuşatsın ve öğrendiklerimizi bereketlendirsin ...

bi hürmeti seyyidil murselin velhamdulillahi Rabbil alemin ...Amin 

Huzur İslam'ındır.
24/Mart/2017 (blog açılışı)
Devamını Oku »

virdlerle ilgili sorular ve cevaplar

1-  Zikirler ne zaman yapılmalıdır?                                                                                                                                                       
Sabah zikirleri sabah namazını müteakip yapılmalıdır ,eğer vakit bulunamazsa kuşluk vaktine kadar yapılır ancak ,sabah namazı sonrası tavsiye olunan en efdal zamandir. 

Akşam zikirleri de akşam vakti ,ikindi  vaktinden sonra başladığından, akşam zikir ve dualarınin yatsıdan önce bitirilmesi uygun olur ancak en efdali akşam ezanı okunmadan önce yani akşam vaktinin girmesiyle yapılanıdır...

Şayet unutulur ya da vakit bulunmazsa diğer vakitlerde de yapılır...

2-Kadınlar özel günlerinde zikir yapabilir mi?

Evet .Zikir yapma imkanımız vardır hemde bu günlerimizde ihtiyacımız daha da çoktur.

3-Eger hergun yapipta bir gun yapmazsak yada unutursak gunahi var midir?

Günah değil sadece biz sevbından mahrum kalmis oluruz. Allah unutturmasın insallah. Çünkü bizim bu zikirlere ihtiyacımız çok büyüktür.

SS


Vird, günlük vazife demektir.

Her gün belli miktar yapılan zikre de vird denir. 

Bu zikir belli miktar Kur’an okumak, salavat getirmek ve tövbe- istiğfar etmek de olabilir. 

Vird kalp için günlük ilaç hükmündedir. Kalbin gafletten uyanması ve şifa bulması için her gün bu ilacın alınması gerekmektedir. Vird, beş vakit namaz gibi müslümanın hayatına girmelidir.

Allah(c.c) Kur'an-ı Kerim Ali İmran suresi 191. ayette  gerçek akıl sahiplerini bize şöyle tanıtmaktadır:


الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
(١٩١)

okunuşu; Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).

anlamı; Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler. ( ali imran/191.ayet)


Büyük müfessir Fahruddin Razî (rah) da ; “Bir kalp ancak Yüce Allah’ın muhabbeti ile dirilir, sevgisiyle hayat bulur, zikriyle huzura erer"  der ve ekler; "Bir kul ancak diliyle zikir, azalarıyla şükür, kalbiyle fikir içinde kaybolup bütün varlığı ile devamlı Allah’a kulluk yaptığında gerçek insan olur.” 


Yüce Allah (c.c) , kendisi ile her an beraber olanların hâlini Kur'an-ı Kerim'de Nur suresi 36.ve 37. ayetlerde şöyle belirtir:

 فِي بُيُوتٍ أَذِنَ اللَّهُ أَن تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ يُسَبِّحُ لَهُ فِيهَا بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ
  (٣٦)

okunuşu: Fî buyûtin ezinallâhu en turfea ve yuzkere fîhâsmuhu yusebbihu lehu fîhâ bil guduvvi vel âsâl(âsâli).(nur/36.ayet)


رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ  
 (٣٧)


okunuşu: Ricâlun lâ tulhîhim ticâratun ve lâ bey’un an zikrillâhi ve ikâmis salâti ve îtâiz zekâti yehâfûne yevmen tetekallebu fîhil kulûbu vel ebsâr(ebsâru).(nur/37.ayet)


anlamı:  Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.(nur/ 36 ve37.ayet )

ve Rabbimiz (c.c) Kur'an-ı Kerim'de Rad suresi 28.ayette bizlere çok güzel bir hediye verir;


الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ 
(٢٨)

 okunuşu; Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu).

anlamı; Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur. (rad/28.ayet)                        

Devamını Oku »

günlük virdler 4


SABAH

اللّهُـمَّ إِنِّـي أَصْبَـحْتُ أَُشْـهِدُك ، وَأُشْـهِدُ حَمَلَـةَ عَـرْشِـك ، وَمَلائِكَتِك ، وَجَمـيعَ خَلْـقِك ، أَنَّـكَ أَنْـتَ اللهُ لا إلهَ إلاّ أَنْـتَ وَحْـدَكَ لا شَريكَ لَـك ، وَأَنَّ ُ مُحَمّـداً عَبْـدُكَ وَرَسـولُـك



(Dört kere)

okunuşu; Allahumme inni esbahtu uşhiduke ve uşhidu hamelete arşike ve melaiketeke ve cemia halkike enneke entallahu la ilahe illa ente vahdeke la şerike leke ve enne muhammeden abduke ve rasuleke


 "Allah'ım! Senin, kendinden başka ilah olmayan Allah olduğuna ve Muhammed'in de kulun ve Rasûlün olduğuna; seni, arşını taşıyanları, meleklerini ve bütün yarattıklarını şahit tutarak sabahladım." (Ebu Davud: 4/317. Allâme Bin Bâz, isnadının hasen olduğunu söyler. Bkz. Tuhfetu'l-Ahyâr sf.23)



AKŞAM  

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَمْسَيْتُ أُشْهِدُكَ وَأُشْهِدُ حَمَلَةَ عَرْشِكَ، وَمَلاَئِكَتَكَ وَجَمِيعَ خَلْقِكَ، أَنَّكَ أَنْتَ اللهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ وَحْدَكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ، وَأَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُكَ وَرَسُولُكَ 

(Dört kere)

okunuşu; Allahumme inni emseytu uşhiduke ve uşhidu hamelete arşike ve melaiketeke ve cemia halkike enneke entallahu la ilahe illa ente vahdeke la şerike leke ve enne muhammeden abduke ve rasuleke



"Allah'ım! Senin, kendinden başka ilah olmayan Allah olduğuna ve Muhammed'in de kulun ve Rasûlün olduğuna; seni, arşını taşıyanları, meleklerini ve bütün yarattıklarını şahit tutarak akşamladım." (Ebu Davud: 4/317. Allâme Bin Bâz, isnadının hasen olduğunu söyler. Bkz. Tuhfetu'l-Ahyâr sf.23)



NOT:

Sabah okurken esbahtu : sabahladim diye okunur.
Aksam okurken emseytu: aksamladim diye okunur.

Devamını Oku »

Benim Efendim


Benim efendim!
Ben sana bendim!
Bir üfledin de
Yıkıldı bendim.
Ben ki, denizdim,
Dağbaşı bendim.
Şimdi sen oldun,
Âleme pendim.
Benim efendim!

Benim efendim ,
Feza levendim!
Ölmemek neymiş;
Senden öğrendim.
Kayboldum sende,
Sende tükendim!
Sordum aynaya:
Hani ya kendim?
Benim efendim!

Benim efendim!
Emri yüklendim!
Dağlandım kalbden
Ve mühürlendim.
Askerin oldum,
Başta tülbendim;
Okum sadakta,
Elde kemendim.
Benim efendim.

Üstad Necip Fâzıl Kısakürek


Devamını Oku »

günlük virdler 7


اَللَّهُمَّ عَافِنِي فيِ بَدَنِي، اَللَّهُمَّ عَافِنيِ فيِ  سَمْعيِ، اَللَّهُمَّ عَافِنيِ فيِ 
بَصَرِي، لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكُفْرِ وَالْفَقْرِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ، لاَ إِلَهَ إِلاَ أَنْتَ 



(üç kere)
okunuşu: Allahumme aafinii fiibedenii Allahumme aafinii fiisemi Allahumme aafini fii basarii laa ilahe illaa ent.Allahumme innii euuzubike minelkufri velfagr ve euuzubike min azaabilgabr laa ilahe illaa ent.

anlamı; “Allahım! Bedenime âfiyet ver. Allahım!Kulağıma âfiyet ver. Allahım! Gözüme âfiyet ver. Senden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. Allahım! Küfürden ve fakirlikten sana sığınırım. Kabir azabından sana sığınırım. Senden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur.”

Ebu Dâvud (4/324), Ahmed (5/42), Nesâi, Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle (h.22), İbn-i es-Sünnî (h.69), Buhâri Edebu’l-Müfred. Allâme Abdulaziz b. Baz, isnadın hasen mertebesinde olduğunu söyler; Bkz. Tuhfetu’l-Ahyar (s.26).

Resulullah efendimize duaların efdali hangisi diye sorulduğunda "Allahü teâlâdan afiyet isteyin. İmandan sonra, afiyetten büyük nimet yoktur" buyurmuştur. (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

Hadislerde nimetlerin en hayırlısı olarak nitelendirilen Afiyet; sözlükte "sıhhat ve selamette olma, musibet, bela ve felaketten uzak kalma" ve özellikle "vücut sağlığı" manalarina gelmektedir. Afiyet;
☆dinin ve itikadın bid'atlerden, ☆amelin ve ibadetin afetlerden, ☆nefsin şehvetlerden, 
☆kalbin heva ve vesveseden ve ☆bedenin hastalıklardan selamet bulması, kurtulması demektir.

Afiyet dinde istikamettir. Salihlerle arkadaşlık etmek, sohbetlerinden faydalanmak, nafile ibadetlere muvaffak olmaktır. Afiyet kalbin Allahu Teala'nın zikrinde karar kılması ve bir an ondan gafil olmamasıdır.


Sıhhat ve afiyet içinde olmayı istemenin bir de kulluk hayatına bakan yönü vardır. Mü'min için sıhhat ve afiyet, ibadetlerini tam yerine getirebil­me adına Allah'ın ona verdiği önemli birer nimettir.
Devamını Oku »

bakara 255.ayet( Ayet'el Kursi) ve meali


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اَللهُ لآ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَهُ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي اْلاَرْضِ مَنْ ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلاَّ بِاِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهِ اِلاَّ بِمَا شَآءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَوَاتِ وَاْلاَرْضَ وَلاَ يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ 

Ayet'el Kürsi'nin Okunuşu;


Bismillahirrahmanirrahim

Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ tehuzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yesfeu indehû illâ biiznihi. yalemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm velâ yühîtûne biseyin min ilmihî illâ bimâ sâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd. Velâ yeûdühü hifzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm

Ayet'el Kürsi'nin Anlamı;

" Rahman ve Rahim Allah'ın Adı ile.

Allah, O'ndan başka ilah olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, Hayy, Kayyûm’dur (her an yarattıklarını gözetendir). Göklerde ve yerde olan ancak O'nundur. O' nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini, işleyeceklerini bilir.O'nun dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar.Kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır,onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür."


Ayet'el Kursi bir ayet ancak içinde 9 cümleden oluşmaktadır.Öncelikle bu 9 cümleyi alt alta yazıp sonra aralarındaki bağlantıyı öğrenmeye çalışalım inşallah.Detaylı bilgiyi en altta paylaşacağım videodan da ayrıca izleyebilirsiniz.Benim yazdıklarım bu videoyu izlerken tuttuğum notlar ve o esnada açıklanması gereken kelimeler için yaptığım araştırmalarımın sonuçlarıdır.

1.cümle : Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm.
2.cümle : Lâ tehuzühû sinetün ve lâ nevm.
3.cümle : Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. 
4.cümle : Menzellezî yesfeu indehû illâ biiznihi.
5.cümle : yalemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm 
6.cümle : velâ yühîtûne biseyin min ilmihî illâ bimâ şâe
7.cümle :vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd.
8.cümle : Velâ yeûdühü hifzuhumâ 
9.cümle : ve hüvel aliyyül azîm

1.cümle.....>9.cümle bağlantılı 

1.cümle : Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm
9.cümle : ve hüvel aliyyül azîm

1.cümlede Allah'ın iki ismi el-Hayy ve el-Kayyum ,9.cümlede de Allah'ın iki ismi; el-Aliyy ve el-Azim isimleri geçmektedir.Bu dört güzel esmayı tanıyalım inşallah;

EL-HAYY;gerçek hayat sahibi, diri ve canlı olan,her şeye hayat veren,can veren.Allah(c.c) sürekli diri ve canlıdır.Varlıkları yaratan,hayat veren odur ki,bu özelliği kendisinin canlı ve hayat sahibi olmasından geliyor.

EL- KAYYUM;Gökleri ve yeri,bütün mahlukatı ayakta tutan.Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde Allah’ın,HAYY ve KAYYUM olduğu birlikte zikredilmektedir.Bunlardan biride hemen herkesin bildiği ve her gün okuduğu AYET’EL-KÜRSİ’dir.


Allah’tan başka ilah yok.Hayy’dır O,sürekli diridir.Kayyum’dur O,kudretin kaynağıdır.ne gaflet yaklaşır O’na ne kendinden geçme ,nede uyku.

EL-ALİYY; Her şeyiyle yüce ve yüksek olan,Büyüklüğü,yüceliği,ilmi sonsuz olan.

EL-AZİM;Büyüklüğünün sınırı,emsali,ölçüsü olmayan,kendisine büyük ümitler beslenen.Bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve mukaddes,her şeyden ulu,herkesten yüce,şanı büyük,azametli.


Kendisi yüce ve yüksek olan,şanı büyük ve yüce olan Allah, bu ismin gölgesinde yol alıp yücelmek isteyen  kimseleri,ismi hürmetine yüceltir.Çünkü dünyevi ve uhrevi bütün makamlar ve mevkiler O’na aittir.Dilediğini aziz eder,Dilediğini zelil,Kulun haddini bilmesi ve hiç bir şekilde şımarıklığa ve doymuşluk hissine kapılmaması lazımdır.

2.cümle.....>8.cümle ile bağlantılı

2.cümle : Lâ tehuzühû sinetün ve lâ nevm.
8.cümle : Velâ yeûdühü hifzuhumâ 

2.cümle yaratılanlarla ilgili olup onlara ait olan iki özellik veriliyor bir tanesi "sina" ve diğeri de "nevm",bu iki kelimeden "sina " uyukluma halini "nevm" ise tam uyku halini anlatmaktadır.8.cümlede ise Allah'ın yarattıklarının gözetilmesinin O'na ağır gelmediğinden bahsediliyor yani 2.cümlede konusu geçen yarattıklarının özelliği olan uyuklama ve uyku hali Allah'ta yoktur.O bunlardan münezzehtir.

3.cümle....>7.cümle ile bağlantılı

3.cümle : Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd.
7.cümle :vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd. 

" Göklerde ve yerde olan her şey O'nundur " 3.cümleyi anlayabilmek için Allah'ın iki esmasını el-Malik ve el-Melik
inceleyelim;

Mâlik ismi; Arapça da m-l-k  harflerinden türemiş bir ism-i faildir. Mutlak mülkün sahibi, ezeli ve ebedi tek hükümdar manasına gelir. Malik kelimesinin kök harfleri olan “m-l-k” harf kökünden türeyen kelimelerin birleştiği ortak mana  “ Şiddet ve Kuvvet “ tir. Milk ve Mülk “m-l-k” kelimelerinin birleşiminden meydana gelen mastarlardır. Meliklik, hükümranlık; emir ve yasaklar koyarak insanlar üzerinde yönetim ve denetimde bulunmayı, Mâlik’lik ise eşya ve mallarda ve gelirleri üzerinde kullanım ve yönetimini anlatır. Bundan dolayı ;Allah insanların Meliki, eşyanın da Mâliki denilmektedir. Bu bakımdan MELİK ismi MÂLİK isminden daha geniş bir anlama sahiptir. Her melik aynı zamanda mâliktir, ama her mâlik melik olmayabilir. Milk; iktidara, mülk; mala, Mâlik ise; mülkün sahibine delalet eder. El-Malik; Mülkün sahibidir, El-Melik; sahip olduğu mülkün yöneticisidir, El-Melîk ise eşsiz ve benzersiz yönetici, yönetmeyi kendisine ilke edinmiş demektir. Bu manada mutlak Malik sadece Allah’tır. İnsanın El-Malik olabilmesi için " Mülküne mülk veren" olması gerekir. Mal veya Mülk verince o mülkün elinden çıkmaması, ya da azalmaması insan için mümkün değildir. Allah; verdiği de kendisinin, verilende kendisinin mülküdür. Bundan dolayı insan El-Malik olamaz. İnsandaki maliklik izafeli ve kayıtlıdır.

böylelikle 3.cümlede Allah'ın el-Malik esmasını görüyoruz ,yani bu 3.cümle " Göklerde ve yerde olan her şey O'nundur" her şeyin Allah'a aitliğinden bahsetmektedir.7.cümleyle bağlantısı da bu yöndedir. 7.cümlede de "Kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır" ayeti bize Allah'ın hükümdarlığından bahsediyor bu cümlede el-Melik olduğunu söyleyerek 3. cümleyle 7.cümle resmi tamamlıyor yani insanlara ait olamayacak bir özellik olan hem sahiplik( malik)  ve hem de hükümdarlık (melik) özelliklerinin ikisini de aynı anda sadece ve sadece  Allah'ta bulunduğundan bahsediyor.


4.cümle....>6.cümle ile bağlantılı

4.cümle : Menzellezî yesfeu indehû illâ biiznihi.
6.cümle : velâ yühîtûne biseyin min ilmihî illâ bimâ şâe

 Öncelikle  "O' nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? " olarak 4.cümlede geçen şefaat kelimesini anlamaya çalışalım;

Şefaat: Ahirette günahkâr olup ta cehenneme girme durumunda olan müminlerin affedilmesi ve  ibadet ve taat ehlinin ise daha büyük derecelere ulaşması için peygamberler ile ümmetin büyüklerinin Allah’a yalvarmalarıdır.

Şefaatten faydalanacak olan kimseler imanla kabre girmiş olan müminlerdir İslam alimleri şefaatin azabı hak edenlerden azabı kaldırmak ve günahlarını bağışlamak için olduğunu belirtirler. Bu da iki şekilde olur. Birincisi henüz cehenneme girmeyen mü’minlerin cehenneme girmelerine engel olmak ve cehenneme girmiş olanların da cehennemden kurtulmalarını sağlamak şeklinde tecelli edeceğini belirtmişlerdir. 
Şefaat etme yetki ve iznini sadece Allah’a aittir. Allah’ın izin ve müsaadesi olmadan ve yetki vermeden hiç kimse şefaatte bulunamaz. İşte bu durum Kur’an-ı Kerimde Âyete’l-Kürsi’de belirtilmiştir.” O’nun izni olmadan huzurunda kim şefaat edebilir.” (Bakara, 2:255) Nitekim peygamberimiz (asv) “Her peygamberin Allah katında makbul bir duası vardır. Diğer peygamberler bu duayı yapmada acele ettiler. Ben ise duamı kıyamet günü ümmetime şefaat için sakladım. Ümmetimden şirk koşmadan ölen büyük günah işleyenler için şefaat edeceğim” (Müslim, Cenâiz 102-103; Buhârî, Deavât 1; Müslim, İman 334-342; buyurmuşlardır. 

6.cümle "O'nun dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar." aynen 4.cümledeki gibi "Allah'ın izin verdikleri hariç " kimse bu yetkiye sahip değil.Dolayısıyla 4. ve 6. cümle Allah'a ait olan izin yetkisinden bahsediyor.

5.cümle ise tam ortada 

5.cümle : yalemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm 

 "Onların işlediklerini, işleyeceklerini bilir" anlamındaki bu cümle ayetin tam ortasına geliyor.Şİmdi buradaki güzelliği anlamaya çalışalım inşallah ;

Allah( c.c) ayetin arkasından gelenleri ve önde olanları bildiğinden bu cümleyi de ayetin tam ortasına koyuyor.Kim böyle konuşabilirki Subhanallah!
Allah'ın konuşma ve bunu bizlere ifade etme yöntemi muhteşem.Bir gerçeğe dikkat edelim,o da şuki Kur'an-ı Kerim konuşma olarak nazil olan bir kitap.Sahabe bu ayetleri okuyordu ,onlar cümleler arasındaki bu muhteşem bağlantıları yazıya dökmeden göremezdi.Bizler konuşma yazıya döküldüğü için görebiliyoruz.Ve ayrıca bir konu daha varki bizler bir şey söylerken mi yoksa yazarken mi hata yapma olasılığımız vardır.Yani söz ağızdan bir kere çıktı mı onu düzeltmeniz geri almanız zordur.Hatta söylediğiniz bir de youtube kanalına yüklenmişse bunu düzeltmeniz imkansızdır.Yazdıklarınızı ise düzeltip tekrar yollama şansınız vardır.İşte Kur'an-ı Kerim'i Allah yazılı olarak değil konuşma olarak indirdi.Bu detay bize insanın yazamayacağanı da ispatlıyor.Herhangi bir konuşma sırasında bolca yapılacak cümle tekrarlarını yazılı bir metinde yapmazsınız.Yani konuşma dili ile yazı dili arasında bariz fark vardır.Yazı dili kesin,doğal olmayacak kadar kesindir ve insanlar için bu doğal bir şekilde gerçekleşmez.İnsanlar konuşurkense duraksar ,hata yapar,tekrarlar yapar..v.s .İşte tam da bu nedenle Kureyş halkı Rasulullah (s.a.v) için sihirbaz demişlerdi.Çünkü ayetleri söyledikçe bunun muazzam bir konuşma olduğunu fark edip inanmasalar da etkileniyorlardı.Ve onlar peygamber efendimiz (s.a.v) için sihirbaz dediklerinde onu aşağıladığını düşünüyoruz ancak bunu söyleyerek imanın yarısını kabul ettiklerini onlar bile fark edemiyorlardı.Çünkü bir şeye sihir dediğiniz zaman inanç sıçraması yaşıyorsunuz demektir, "burada mistik,sıradışı veya paranormal bir durum var,bunu bilimle,akılla açıklayamam ben buna ancak sihir derim " diyorsanız yolun yarısına gelmişsiniz demektir.Yani bunun görünmeyen bir kaynaktan geldiğini kabul etmişsiniz demektir.
Evet Kur'an-ı Kerim mükemmel ,kitabımızı çok sevmeliyiz ve çok güvenmeliyiz,güzellikleri ancak ve ancak kitapla olan iletişimimiz kopmazsa zamanla anlayabileceğiz o nedenle bağımızı koparmamalıyız,üzerinde düşündükçe ve çalıştıkça entellektüelleşip bu kitabı bir insanın yazamayacağını,bunun imkansız bir şey olduğunu görüp bu konuda soruları olan insanlara ve eleştirilerine karşı da cevaplarımız hazır olacaktır.



 Ayetel Kürsi'deki Bilinmeyen Düzen
 (Nouman Ali Khan)

- Türkçe Altyazılı olarak- videodan izleyebilirsiniz.



Devamını Oku »

şifa için dua 1


 بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اعوذبعزةالله وقدرتهمنشرمااجدواحاذر


okunuşu ; ( üç kere) Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm 
 ( yedi kere)  Euzuu biizzetillahi ve gudretihi min şerri maa ecidu ve uhazir.


Osman İbnu Ebi'l-As radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a müslüman olduğum günden beri bedenimde çekmekte olduğum bir ağrımı söyledim. Bana: "Elini, vücudunda ağrıyan yerin üzerine koy ve şu duayı oku!" buyurdu. Dua şu idi:

Üç kere: "Bismillah" tan sonra 
yedi kere; 

"Eûzü bi-izzetillahi ve kudretihi min şerri mâ ecidu ve uhâziru."

 "Bedenimde çekmekte olduğum şu hastalığın şerrinden Allah'ın izzet ve kudretine sığınıyorum" diyecektim. Bunu birçok kereler yaptım. Allah Teâla hazretleri benden hastalığı giderdi. Bunu ehlime ve başkalarına söylemekten hiç geri kalmadım." ( KÜTÜB-İ SİTTE /4002)
Devamını Oku »

günlük virdler 2


اَللَّهُمَّ بِكَ أَصْبَحْنَا، وَبِكَ أَمْسَيْنَا، وَبِكَ نَحْيَا، وَبِكَ نَمُوتُ وَ إِلَيْكَ النُّشُورُ

(bir kere) 

okunuşu ; Allahumme bike ashbahnaa ve bike emseynaa ve bike nahyaa ve bike nemuutuu ve ileykennuşuur 

anlamı; Allahım! Senin yardımınla sabahlar ve yine senin yardımınla akşamlarız.Senin yardımınla yaşar ve senin yardımınla ölürüz.Ve dönüş, yalnızca sanadır.”

" Allah'ım! Senin yardımınla sabaha girdik ,senin yardımınla akşama kavuştuk,senin yardımınla diriliyor ve senin kudretinle ölüyoruz  ve (kıyamette ) varış sanadır.( Ebu Davud :5067)



☆Sabah olunca (bir kere) 

اَللَّهُمَّ بِكَ أَصْبَحْنَا، وَبِكَ أَمْسَيْنَا، وَبِكَ 
                            
نَحْيَا، وَبِكَ نَمُوتُ وَ إِلَيْكَ النُّشُورُ 



okunuşu ; Allahumme bike asbahnaa ve bike emseynaa ve bike nahyaa ve bike nemuutuu ve ileykennuşuur 

◇Akşam olunca (bir kere)

اَللَّهُمَّ بِكَ أَمْسَيْنَا، وَبِكَ أَصْبَحْنَا ، وَبِكَ 
                             
نَحْيَا، وَبِكَ نَمُوتُ وَ إِلَيْكَ المَصـير

okunuşu ; Allahumme bike emseynaa ve bike asbahnaa ve bike nahyaa ve bike nemuutuu ve ileykelmasiir 

sabah okurken ve aksam okurken alti cizili yerlere
dikkat edip okumalıyız. 




Ebu Hureyre (Allah O'ndan razı olsun ) söyle demiştir .Rasulullah (s.a.v)

Sabehleyin şöyle dua ederdi;

'Allahumme bike asbahnaa ve bike emseynaa ve bike nahyaa ve bike nemuut ve ileykennuşuur ...>>>Allah'ım senin yardımınla sabaha eriştik ve lütfunla akşama ulaştık,sen isteyince hayat bulur ,yine sen isteyince ölürüz yeniden diriltip huzuruna toplayacak olan da sensin.'

Akşamleyin de şöyle dua ederdi;

Allahumme bike emseynaa ve bike asbahnaa  ve bike nahyaa ve bike nemuut ve ileyke'lmasir ...>>>Allah'ım senin sayende akşama ulaştık.Sen istersen hayat bulur ,yine sen isteyince ölürüz ,huzuruna varılacak olan da sensin.'( Ebu Davud 101)


Devamını Oku »

bakara 30 -34 .ayetler ve meali

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ

Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeten, kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâe, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne)( bakara/30)

anlamı; Bir zamanlar Rabbin meleklere : "Ben yeryüzünde 
bir halife yaratacağım"demişti.Melekler: "Biz seni överek tesbih ederken bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın."dediler. Allah meleklere :" Ben sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi.

وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne)( bakara/31)

 anlamı; Allah, Adem'e isimlerin hepsini öğretti,sonra onları meleklere gösterip:" Haydi söylediklerinizde sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin" dedi.

قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm(hakîmu) (bakara/32)

Melekler dediler ki :"ya Rabbi,Sen yücesin.Bizim,Senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur.Şüphesiz sen bilensin,hakimsin."

قَالَ يَا آدَمُ أَنبِئْهُم بِأَسْمَآئِهِمْ فَلَمَّا أَنبَأَهُمْ بِأَسْمَآئِهِمْ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَأَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنتُمْ تَكْتُمُونَ

Kâle yâ âdemu enbi’hum bi esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî a’lemu gaybes semâvâti vel ardı ve a’lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûn(tektumûne)(bakara/33)

Allah, "ey Adem,bunlara onları isimleriyle haber ver "dedi.Bu emir üzerine Adem onlara isimleriyle onları haber verince Allah: "Ben size Ben göklerin ve yerin bilinmiyenlerini bilirim,sizin açıkladığınızı da içinizde gizlediğinizi de bilirim "dememiş miydim?" dedi.

وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلاَئِكَةِ اسْجُدُواْ لآدَمَ فَسَجَدُواْ إِلاَّ إِبْلِيسَ أَبَى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرِينَ

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne)( bakara/34)


Ve meleklere: " Adem'e secde edin." dedi.Melekler hemen secde ettiler.Yalnız İblis kibrinin esiri oldu ve secde etmedi.İnkarclardan oldu. 
Devamını Oku »

günlük virdler 11

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ عِلْماً نَافِعاً , وَرِزْقاً طَيِّباً , وَعَمَلاً مُتَقَبَّلاً

(bir kere) 

okunuşu; Allahumme innii eseluke ilmennaafiaa ve rızgan tayyibaa ve amelen mutegabbelaa

anlamı ; Ey Allahım! Senden yararlı(faydali olan) ilim, hoş (güzel ve helal olan) rızık ve makbul(kabul olunan) amel dilerim.” [1] 

[İbn es-Sünni, Amelu’l-Yevm ve’l-Leyle, h. 54. İbn-i Mace, h. 925. Şuayb ve Abdulkadir el-Arnavut, isnadının hasen olduğunu söylemişlerdir. Bk. Zadü’l-Mead,

Allah bütün amellerimizi kabûl etsin insallah 🌹


Peygamberimizin sıkça okuduğu iki dua cümlesi şöyledir: "Allah'ım, senden faydalı ilim isterim…"[1] , "Allah'ım, faydasız ilimden sana sığınırım…"[2]

Peki, nedir faydalı ve faydasız ilim? Faydalı ilim, kişinin hem kendisine, hem de başkalarına yararı olan; ona dünya ve âhiret mutluluğu sağlayan ilimdir. 

"Sakın ha cahillerden olma." (En'âm, 5/35) buyurulmuştur. Kur'an-ı Kerîm'in açıkça ifade ettiğine göre "Kulları içerisinde Allah'tan ancak âlimler korkar." (Fâtır, 35/28).
Kur'an-ı Kerîm'de ilmin her çeşidi övülmüş, bilenlerle bilmeyenlerin bir olamayacağı açıkça belirtilmiştir:

"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?.."(Zümer, 39/9).
İslâm ilmin, âlimin ve ilim yolcusunun değerini yükseltilmiştir.

Kur'an-ı Kerîm'de "Allah, içinizden iman edenlerle kendilerine ilim verilenlerin değerini yükseltir." (Mücadele, 58/15) buyurulur.

Peygamber Efendimiz (asm) de hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

"İlim tahsil etmek maksadıyla bir yola giden kimseye Allah Teâlâ cennet yollarından açar. Melekler, ilim ve tahsil edene karşı memnuniyetleri ve tevâzûleri sebebiyle kanatlarını yere sererler. Göklerde ve yerde olan her şey, hatta su içindeki balıklar, âlim için Allah'tan rahmet diler. Âlimin, bilmeden ibadet eden kimseye üstünlüğü, on dördündeki ayın, görünen diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne altın ne de gümüş bırakmışlardır, onlar miras olarak sadece ilmi bırakmışlardır. Kim ilmi almışsa büyük ve değerli bir şey almış demektir." (Ebû Davud, İlm, 1)

"Kim ilim tahsil etmek için (evinden veya yurdundan) çıkarsa, geri dönünceye kadar Allah yolundadır." (Tirmizî, İlm, 2).

"Alimler yeryüzünün kandilleri, peygamberlerin halifeleridir. Onlar benim ve diğer peygamberlerin vârisleridir." (Keşfü'l Hafâ, H. No: 751).
İslâm'da ilim, Allah'ın rızasını kazanmak ve amel etmek için öğrenilir. Peygamber Efendimiz (asm), dualarında;

"Allah'ım, bana öğrettiklerinle beni faydalandır; bana fayda sağlayacak ilim öğret, ilmimi artır." (Tirmizî, Daavât, 128);

"Faydasız ilimden Allah'a sığınırım." (Tirmizî, Daavât, 68) buyurururdu.

"Rabbinden sana indirilen gerçekleri insanlara bildir."(Maide, 5/67)

ilâhi emrine muhatap olan peygamberin izinde olmaliyiz.

Dinî ilimler bile bazen faydasız olabilir. Şayet kişi ilmini doğru temellere oturtmazsa, bilgisini sapmak ve başkalarını saptırmak, dini tahrif etmek için kullanırsa o zaman o bilgileri faydasız olmakla kalmaz, hem kendine hem başkalarına zarar vermiş olur.

Kur'ân'ın soluyan köpeğe benzettiği ilim sahibi kimse böyle biridir. "Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Onun durumu, üstüne varsan da, kendi hâline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte âyetlerimizi yalan sayan kimselerin hâli böyledir."[3] 

Âyette geçen bu kişinin Hz. Musa (a.s.) döneminde yaşamış, kendisine Kitap bilgisi verilmiş Bel'** adlı kişi olduğu rivâyet edilir. Bu kişinin bilgileri dinî bilgilerdir. Ancak o, bilgilerini dini yaşama, dini anlatma ve dini tanıtma için kullanmamış; tam tersine ilmî konumunu Allah'ın peygamberine karşı çıkma uğruna kullanmıştır. Sonunda bu kişi, kaybedenlerden olmuştur.

Âyette bu özelliğe sahip olan kişilerin soluyan köpeğe benzetilmesi oldukça düşündürücüdür. Aslında her canlı solur. Ancak genellikle diğer canlılar koşup yorulduklarında yahut susadıklarında solurlar. Ancak köpek her hâlükârda solur. Köpeğin dili bir karış dışarıda soluması, son derece ürkütücüdür. Bir de köpeğin çoğu zaman boş ve anlamsız işlerde koşturup kendisini yorması vardır. İlmiyle amel etmeyenlerin durumu da böyledir. Onların o ilmi elde etmek için koşturup yorulmaları boş ve anlamsızdır. Çünkü onlar, o ilimlerden faydalanmamış, ilimlerinin hayrını görememiş kimselerdir.


Benzer şekilde Tevrat bilgilerini öğrendikleri halde, onların gereklerini yerine getirmeyenler Kur'ân'da kitap yüklü eşeklere benzetilir.[4] Sırtında cilt cilt kitap taşıyan bir eşek, yükünün kitap mı yoksa saman mı olduğunu fark edemez. Eşek için yük, sadece bir ağırlıktır. Hatta öyle durumlar olur ki bir eşek, sırtında yiyeceğini taşır, ancak ondan yararlanamaz, aç kalır. Bilgiyi elde ettikleri halde gereğini yerine getirmeyenlerin durumu da böyledir.

Amel nasıl iyi ve makbul olur?

Tayyib, temiz demektir. Kadı İyaz Allah'ın Tayyib diye tavsifini, O'nun her çeşit noksan sıfatlardan münezzeh olmasıyla izah eder. Bu manada Allah'ın Kuddüs ismi de mevcuttur.

Şüphesiz müminin amelinin makbul olmasının en önemli sebeplerinden biri, yediğinin helâl ve temiz olmasıdır. Çünkü hadis-i şeriflerde amelin makbul olmasını helâl yemeğe bağlamış, haramın ameli bozup kabulüne engel olduğunu beyan etmiştir. Zira Peygamber sallallahu aleyhi vesellem “Elbette Allah temizdir, temiz olanı kabul eder” ifadesinden sonra, sözüne şöyle devam etmiştir; “Allah-u Teâlâ, Peygamberlerine neyi emrettiyse müminlere de onu emretmiştir. Cenab-ı Hak Peygamberlere “Ey peygamberler, temiz ve helâl olan şeylerden yiyin, iyi ve faydalı işler yapın!” (Mu’minun; 51) buyurmuştur. Müminlere de “Ey iman edenler, size verdiğimiz rızıkların temiz olanından yiyin.” (Bakara; 172) buyurmuştur. 

Bunun manası şudur; Peygamberler ve ümmetleri helâl yiyip iyi amel yapmakla memurdurlar. Yemek helâl ise amel de iyi olur. Yemek haram ise amel nasıl makbul olacaktır!

Müslümanı dünyanın en temiz insanı yapan, sadece inancı değildir. Onu diğer insanlar arasında en üstün ve en temiz yapan şey, dinin emirlerine uygun olarak yaşaması, temiz ve helâl gıda ile beslenmesi ve böylece hem maddesinin hem de manasının temiz olmasıdır.


Taberanî’nin rivayet ettiğine göre, İbni Abbas radıyallahu anhu şöyle demiştir: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin.” (Bakara; 168) ayet-i kerimesi, peygamberin yanında okundu. Sad b. Ebî Vakkas kalkıp “Ya Rasulellah, duamın kabul olması için Allah’a dua eder misin?” dedi. Peygamberimiz ‘Yiyeceğini helâl ve temiz tut, duan kabul olur. Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki kul, karnına koyduğu bir lokma haramdan dolayı, Allah onun kırk gün amelini kabul etmez. Hangi kulun eti de haramdan biter (gelişirse) ona cehennem daha uygundur.” buyurdular. Ebu Yahya ve Mücahid’in rivayetine göre, İbni Abbas, “Allah, karnında haram bulunan kişinin namazını kabul etmez.” buyurmuştur.



Devamını Oku »

günlük tesbihatlar 3

HER GÜN 100 KERE:

( سُبْحَانَ اللهِ وَبِحَمْدِهِ )


okunuşu; subhanallahi ve bihamdih

manası;"Allah’a hamdederek O’nu tüm noksanlıklardan tenzih ederim."
Devamını Oku »

tesbih


Tesbih, yüzmek,akmak,gitmek,bir işi bitirmek,geçimi için çalışıp çabalamak,koşuşturmak,uyumak,sakınmak,dinlemek,yeri kazmak ve çok söz söylemek anlamlarındaki " s-b-h" kökünden türeyen bir kavram olup din ıstılahı olarak;"subhanallah" (Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim) demek ve namaz kılmak anlamına gelir.

فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا وَمِنْ آنَاء اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَى

okunuşu; Fasbir alâ mâ yekûlûne ve sebbih bi hamdi rabbike kable tulûış şemsi ve kable gurûbihâ, ve min ânâil leyli fe sebbih ve etrâfen nehâri lealleke terdâ 

anlamı; "O halde onların söylediklerine sabret veve güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et.Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tesbih et ki hoşnut olasın."(Ta-ha/ 130)

فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ

okunuşu; Fe subhânallâhi hîne tumsûne ve hîne tusbıhûn(tusbıhûne)

anlamı;"Öyle ise akşama girdiğinizde sabaha kavuştuğunuzda Allah'ı tesbih edin."( Rum/17)

Arap dilinde tesbih ; bir şeyi tazim ederek kötülüklerden ve noksanlıklardan tenzih etmek demektir.

" Subhanallah" eş ve çocuk isnadı,zulüm,acizlik,ortağı bulunma v.b ilahlıkla bağdaşmayan her türlü noksan sıfatlardan Allah'ı tenzih ederim demektir.

Kur'an-ı Kerim'de bu kavram çeşitli formlarda 92 ayette kullanılmış ve bu kavramla bütün meleklerin ( A'raf/206),mü'minlerin (Secde /15) akıllı insanların (Al-i İmran /191) göklerde ve yerde bulunan her şeyin ( İsra /44) Allah'ı tesbihleri söz konusu edilmiştir.

İnsanların tesbihi gibi meleklerin tesbihi de subhanallah diyerek Allah'ı takdis ve tenzih etmek ( Müslim,Zikir,84) ve namaz kılmaktır.( Taberi,I,1/211)


(kynk:D.İ.B.Y -Dini Kavramlar Sözlüğü)

Devamını Oku »

günlük virdler 17

سُبْحَانَ اللهِ وَبِحَمْدِهِ، عَدَدَ خَلْقِهِ، وَرِضَا نَفْسِهِ، وَزِنَةَ عَرْشِهِ وَمِدَادَ كَلِمَاتِهِ 

(üç kere)

okunuşu; subhanallahi ve bihamdih,adede halgih,ve rıdaa nefsih,ve zinete arşihii ve midaade kelimaatih.

anlamı; Yarattıklarının sayısınca, zatını hoşnut edecek kadar, arşının ağırlığınca ve kelimeleri sayısınca yüce Allah’ı hamd ile tesbih ederim.

Cüveyriye (r. anha) anlatıyor:

     Peygamberimiz (sa) bir gün sabah namazını kılmak üzere erkenden yanımdan çıktı. Daha sonra kuşluk vaktinden sonra geri döndü. Cüveyriye hâlâ oturuyordu. Allah Rasûlü (sa): ‘Hâlâ yanından ayrılırken seni bıraktığım durumda mısın?’ diye sordu. Cüveyriye: Evet deyince, Peygamberimiz (sa) şöyle buyurdu:

     Andolsun senden (ayrıldıktan) sonra dört kelimeyi üç defa tekrarladım. Eğer bunlar sabahtan beri senin söylediklerinle tartılacak olursa hiç şüphesiz benim söylediklerim seninkilerden ağır basacaktır. (Söylediklerim şunlardır):


سُبْحَانَ اللهِ وَبِحَمْدِهِ، عَدَدَ خَلْقِهِ، وَرِضَا نَفْسِهِ، وَزِنَةَ عَرْشِهِ وَمِدَادَ كَلِمَاتِهِ


Sübhânallahi ve bihamdihi adede halkıhî ve rıdâ nefsihi ve zînete arşihi ve midâde kelimâtihi 

(Yarattıklarının sayısınca, zatını hoşnut edecek kadar, arşının ağırlığınca ve kelimeleri sayısınca yüce Allah’ı hamd ile tesbih ederim.)[1]


[Müslim, 4/2090; Tirmizî, 5/556]


Devamını Oku »