HERKES İÇİN SİYER - 6. BÖLÜM (VAHYİN İLK GÜNLERİ VE NÜBÜVVET EVİNE ETKİLERİ)
Bismillahirrahmanirrahim.
*İmam Malik: “Bu ümmetin evveli ne ile ıslah olduysa, ahiri de onunla ıslah olacaktır.”
demiştir. Ümmetin evveli olan sahabe Allah Resulü'nün o büyük mesajı ile ıslah oldu. Ahiri de bizleriz.
(İnşallah ıslah olanlardan oluruz.)
* Veda haccında aşağı yukarı 124 bin sahabe vardı Biz 10 bin kadarının isimlerini ve biraz da
hayatlarını biliyoruz. Bu isimleri hadislerde râviler olarak görüyoruz. Demek ki Allah Resulü'nün
sözünü muhafaza edenleri Allah da insanların zihninde muhafazaya vesile kılıyor.
* Kur'an'dan daha 5 ayet nazil olmuşken Allah Resulü ve Cebrail namazda ne okudular?
Sünnet Kur'an'dan önce Kur'an'ca konuşmaktır. Allah Resulü vahiy gelmeden zaten vahyin
dilini konuşuyordu. Namazda ayetlerin okunacağına dair bir hüküm henüz yoktu. Onun için Allah
Resulü namazdaki hükümler belli olana kadar bildiği şeyleri söyledi; Allah'ı tazim etti, O’nu yüceltti,
O’nu anarak ibadetini yerine getirdi.
Nübüvvetin ilk dönemindeki bazı şeylere bakarak sonra gelen hükümleri ilk dönemdeki
uygulamalarla karıştırmamamız gerek. Örneğin; Hudeybiye umredir. Allah Resulü oraya kurbanla
gitmiştir ama normalde umrede kurban kesimi yoktur. O zaman vardı. Abdest ayeti de hicretin 5.
yılında nazil oldu. Nübüvvetin 18. yılı idi ama Müslümanlar 18 yıl boyunca ilk günden itibaren abdest
aldılar. Bunu Cebrail'den öğrendiler çünkü Cebrail, Kur'an dışında da Efendimize vahiy getiriyordu. O
vahiyler Kur'an'a girmiyordu ama Efendimizin hayatına etki ediyordu.
* Efendimiz çocukluğunda oyunlar oynamış mıydı?
Efendimiz de normal çocuklar gibi oyunlar oynamıştı. Mesela o zamanlarda da saklambaca
benzer bir oyun vardı, tahterevalli vardı, ebelemece vardı. Hayvanların aşık kemiği ile oynanan ve
“Azm-ı Vedah” denilen bir oyun vardı; Efendimiz bu oyunu hem oynamayı hem de izlemeyi severdi.
Futbola benzer bir oyun da vardı, adına “kürrek” deniliyordu. Çocuklar bazen karpuzla
da oynuyorlardı. Efendimizin bunu oynadığını bilmiyoruz ama sahabeden oynayanlar
olmuştur. Efendimiz ok atma, yarış yapma ve güreş gibi oyunların içinde bulunmuştur.
* Hz. Ali iman etmeden evvel babasına danışmış mıydı?
Hz. Ali iman etmeden evvel babası ile istişare etmedi. Ali (r.a.) iman ettiğini (10 yaşında iman
etmiştir.) kimselere söylemedi ama annesi halinde bir takım değişiklikler fark etti. (Çünkü iman
dışarıya tezahür eden bir şeydir. İman değiştirir ve dönüştürür. Eğer bir iman değiştirmiyor ve
dönüştürmüyorsa, o Allah'ın istediği iman değildir.) Fatıma Binti Esed oğlunda fark ettiği bu değişikliği
eşi Ebu Talib ile paylaştı. Bunun üzerine Ebu Talib dikkatini oğlu üzerinde yoğunlaştırmaya başladı ve
bir gün yeğeni Muhammed (s.a.v.) ile oğlu Ali'nin Mekke dışında bir vadiye gittiklerini duyup peşlerine
takıldı. Orada onların namaz kıldıklarını gördü. Namazları bitince yeğenine neler olduğunu sordu.
Efendimiz açıklamasını yaptıktan sonra amcasını da iman etmeye davet etti. Ancak Ebu Talib
yeğeninin doğruyu söylediğini bilmesine rağmen Kureyşlilerin -bir başka rivayetle Kureyş kadınlarının-
kınamalarında korktuğu için iman etmemiş ama yine ne onu destekleyeceğini söylemiştir. Durumu
eşine anlattığında ise Fatıma Binti Esed hem oğlu için hem de Efendimiz için endişelendi ve Ebu
Talib'ten onları engellenmesini istedi. Ebu Talib bunu kabul etmedi. Bir müddet sonra diğer oğulları
Cafer de iman etti. Yine bir namazda Hz. Ali, Allah Resulü'nün arkasında namaz kılarken Ebu Talib
dönüp Cafer’e “Cafer koş! Ali peygamberin sağında duruyor, sen de solunda dur. Vallahi o sizi
kötülüğe götürmez.” demiştir.
2
Ebu Talib iman etmemiş ancak ilk günden itibaren 10 yıl boyunca Kureyşlilere karşı hep
yeğenin yanında olmuştur.
* Hz. Ebubekir nasıl iman etmişti?
Bir rivayete göre; Ebubekir (r.a.) Hira’daki olaydan evvel ticaret için Yemen’e gitmişti ve orada
bir kâhin ile karşılaştı. O kâhin ona gelecek son elçi ile ilgili bilgiler verdi. Evine döndüğünde
Mekkelilerin ileri gelenleri durumu ona izah ettiler. Hz. Ebubekir de hemen soluğu Efendimizin evinde
aldı. Efendimiz olayı anlattıktan sonra da hemen oracıkta, Efendimiz cümlesini bitirir bitirmez şahadet
getirerek iman etmiştir.
Başka bir rivayete göre de; Hâkim İbni Hizam, Efendimizin nübüvvetini hizmetlisinden
öğrenmiş ama olayı Hz. Ebubekir'e duyurmak istememişti. Üstünü örtmeye çalışmıştı ama Hz.
Ebubekir haberdar olduğunu söyleyip sonra Efendimizin evine gitti.
Hz. Ebubekir iman ettiği günün ertesi gününden itibaren insanları iman etmeye
çağırdı. Bugün, İslam tarihinde isimleri altın harflerle yazılanların çoğu (Hz. Osman, Talha Bin
Ubeydullah, Zübeyr bin Avvam, Abdurrahman İbni Avf, Abdul Esed el-Mahsumi, Osman bin Ma’zun ve
niceleri) Hz. Ebubekir vesilesi ile imanla buluşmuştur. O, imanın vermiş olduğu heyecanı başkaları ile
de buluşturma adına büyük bir gayret göstermiştir. Bu gayret sonucu iman edenler artmaya
başlayınca Mekke'de tartışmalarda artmıştır. Mekke halkı başta susmuş, sonra onları alaya almış ve
engellemeye çalışmışlardır. İnsanların itibarını sarsacak yalanlar söylemeye başlamışlar, insanlara fiili
anlamda işkence etmişler ve bazılarını öldürmüşlerdir. Çünkü bütün Risalet davası mensupları Hakk’ın
ikamesini yerine getirirler. Bu da batılın izalesidir (giderilmesi). Batıl izale edilmeye başlanınca, batılın
taraftarları rahatsız olurlar. Bu yolun kaderi budur.
* İlk ayetler nazil olduktan sonra ne oldu?
* Alak Suresi nazil olduktan sonra inen ikinci ayet grubu, Kalem suresinin ilk 7 ayetidir. İbni
Abbas'ın rivayeti ile sahihtir.
* Bir bütün olarak inen ilk sure Fatiha suresidir.
* En son inen ayet Maide suresinin 3. Ayetidir: “Bugün dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki
nimetimi tamamladım.” Bu Arafat'ta inen bir ayettir. Hz. Ömer bir Yahudi âlimin sözü üzerine bu ayet
için “Bayram üzerine bayramdır.” demiştir.
* En son inen sure Nasr Suresidir.
3
* Kalem Suresi 1-7. Ayetler:
* İki önemli mesaj vardır:
1) “Sen Rabbimin nimeti ile mecnun değilsin.” - Birileri Efendimize mecnun (cinlenmiş)
demiştir. İthamda bulunmuşlardır. Bir insanın mecnun olması güven kaybıdır. Yanına gitmeyin size
zarar verir, yanına gitmeyin söylediklerinin size faydası yoktur, yanına gitmeyin siz de onun gibi
cinlenebilirsiniz, yanına gitmeyin siz de zarar görebilirsiniz demektir. Yani bu, el-Emin sıfatına karşı bir
propagandadır.
Bu ayette aynı zamanda Efendimize de bir hitap vardır. Efendimiz kendisinden korkmuştur ve
Allah bu ayet ile ona cevabını vermiştir.
2) “Muhakkak ki sen muhteşem bir ahlak üzeresin.” - Sen zaten ahlaklısın demektir. Allah
Resulü'nün sözleri Kur'an'ı tasdikleyen, Kur'an'la tasdiklenen sözlerdir. “Ben güzel ahlakı
tamamlamak için geldim.” buyurmuştur. Yani güzel ahlak zaten var ama bunu kemale ben
erdireceğim demektir çünkü onun ahlakı Kur'an ahlakıdır. Efendimiz ahlak vurgusunu zihinlere
nakşetmiştir.
* Müzzemmil Suresi 1-8. Ayetler:
4
* Bu ayetler ağır bir yükü omuzlayacak insanın ruh dünyasını imar eden ayetlerdir.
* “Ey örtünüp bürünen (Resulüm)! Gum!” - Yani ayağa kalk ve gecelerini imar et. Gecelerini
imar etmezsen gündüzlerini inşa edemezsin. (Verilen ağır bir sözü (kavlen sekilen) taşıyabilmesi için
gecelerini imar etmesi istenmiştir.) Gecenin ruhbanı olan ancak gündüzün mücahidi olur. Yıllar sonra
sahabe böyle isimlendirilmiştir: Ruhbanü’l-leyl, Fursanü’n-nehar (Gecenin ruhbanı, gündüzün
mücahidi/atlısı).
* Buradaki “(Gum) Kalk” emri içe yönelik bir emirdir.
* Müddesir Suresi 1-7. Ayetler:
* Buradaki “(Gum) Kalk” emri dışa yönelik bir emirdir. Efendimiz bu emirden sonra 23 yıl
boyunca bir daha da oturmamıştır. Gecesi gündüzü davet ve tebliğ olan, Allah'ın dinini insanlara
anlatma adına ıstıraplar içinde inleyen bir peygamber çıkar karşımıza. Davet ve tebliğ bambaşka
noktalara gelmiştir.
* Bu ayetlerden sonra Fatiha suresi nazil olmuştur. Fatiha'dan sonra ise “Fetret-i vahy”
dönemi başlamıştır. Yani vahiy bir süre kesilmiştir.
* Bu dönemden sonra inen ayetler Duha ve İnşirah sureleridir.
* “Rabbin seni terk etmedi ve seni unutmadı da.” - Bu ayetler efendimizin ruh haline cevaben
inmiştir.
***
* Siyer ve Kur'an birbirinden bağımsız değildir. Kur'an'ı iyi anlamamız için ikisini birlikte
okumalıyız. Kur'an, o siyerin coğrafyasına ve zeminine nâzil olmuştur. Sünnet Kur'an'ın beyanı; siyer
ise sünnetin beyanıdır.
5
*13 EMİR
* İlk inen toplam 27 ayette 13 tane emir vardır:
* Buradaki “Yaz!” direk emir olarak gelmemiş, Alak ve Kalem surelerinden emir
olarak çıkarılmıştır. Diğerleri direk emirdir.
* Bunlar bir dava adamını inşa eden ilahi emirlerdir.
* Sahabeyi yetiştiren ana emirlerdir.
***
* İlk 6 yılda inen ayet sayısı 1900 küsürdür. (Kur'an'ın ayet itibarı ile üçte biridir. Ayetleri tek
tek saydığımızda ayet sayısı 6236’dır. 6666 denilmesinin sebebi bazı ayetlerin konularından itibaren
fazlaca sayılmasıdır). Bu süreçteki konulara dikkatle baktığımızda çok önemli bir bilgi ile
karşılaşmaktayız. Kur'an'ı sahabe içerisinde çok iyi bilen, Tercümanu’l Kur’an olan İbni Abbas: “Din
dediğimiz İslam 4 katlı bir binadır. Birinci katında akaid, ikinci katında ahlak, üçüncü katında ibadet,
dördüncü katında muamelat (ibadet dışındaki konular) vardır.” demiştir. Bunları bu ayetlerden
çıkarmıştır.
* Mekkeli müşrikler el Emin dedikleri bir insana mecnun denilince buna inanmamışlardır.
Çünkü Efendimizin 40 yaşına kadar her halini biliyorlardı ve bütün bunları bildikleri için onun
karşısında aciz kalmışlardır.
* Nübüvvetin ilk günlerinde Efendimiz (s.a.v.) ve sahabeden birkaç kişi Kâbe’de namaz
kılarken Müşrikler etraflarını sarıp onlarla dalga geçtiler. Bir kargaşa çıktı ve İslamiyet orada ilk
şehidini verdi: Hatice annemizin oğlu Haris Bin Ebu Hale. (Biz ilk şehitler olarak Yasir ve Sümeyye’yi
biliyorduk. Onlar ilk şehit ailesidir. İbni Hacer’den Hâris olduğuna dair delil vardır.)
Haris’in şehadeti Efendimizi tedirgin etti ve sahabeyi toplu bir biçimde bir yerde
bulunmamaları için uyardı. Sahabe o günden sonra Mekke dışına, Ebu Dub Vadisi'ne gitmeye başladı.
Oralarda toplanıyorlardı. Toplandıkları bir gün Mekke’nin ileri gelenlerinden bir grup (Ebu Süfyan,
Ahnes bin Şerik, Abdullah ibni Hattal ve başkaları) yanlarından geçip onlarla alay etmeye başladı.
Ortam gerilince Sa’d bin Ebi Vakkas dayanamayıp çevresinden aldığı bir deve kemiği ile Abdullah İbni
6
Hattab'ın başını yardı. Mekkeliler böyle bir şey beklemedikleri için kaçmaya, Müslümanlar da onları
kovalamaya başladı. Böylece Siyer ve İslam Tarihi içerisinde ilk kan dökülmüş oldu.
Efendimiz bunu öğrendiğinde Sa'd Bin Ebi Vakkas’a keşke yapmasaydın gibi bir şeyler
söylemiştir. Çünkü ortada bir Risalet davası vardır ve o davanın sözünün ulaştırılması lazımdır.
Allah Resulü (s.a.v.) bu olaydan sonra ciddi ciddi ne yapacağına dair düşünmeye başlamıştır.
Çünkü işin bidayetinde bir mektebe ihtiyaç duyulmuştur.
Talimden ve terbiyeden bahsettiğimizde 5 şey gereklidir (5 mim, mühim olduğu için):
1) Muallim – Cebrail a.s. ve Allah Resulü vardı.
2) Muta'allim – (talebe) Sahabe vardı.
3) Mektep
4) Müfredat - Kur'an inmekte idi ve fiili olarak Allah Resulü vardı.
5) Menhec - İşin nasıl yürütüleceğini dair usul.
O zamandaki tek eksik mektep idi. Efendimiz (s.a.v.) bunun nerede, kimin yanında, kimin
evinde ve kimin himayesinde olabileceğini düşünmeye başlamıştı. Aklına gelen bütün alternatif
isimleri bitirince durumu Allah'a havale etti. Allah (c.c.) da ona Mekke'nin firavunu Ebu Cehil'in
ailesinden olan Erkam bin Ebi'l Erkam'ı gönderdi. Erkam'ın evi (Darü’l Erkam) ilim meclisi oldu.
* Ebubekir (r.a.) adam doğuran bir adamdır! İman etmiş ve başkalarının imana erişmeleri için
elindeki her şeyi bu yola seferber etmiştir. Büyük bedeller de ödemiştir.
İnsanlar yıllar sonra Hz. Ali'ye insanların en cesurunun kim olduğunu sordular. Hz. Ali de
Ebubekir’in ismini verdi. İlk günlerde Mekke'nin kara yüzlü adamları Efendimiz (s.a.v.)’i aralarına alıp
ona hakaretler yağdırmaya başladılar. Sonra Hazreti Ebubekir uzaktan onları gördü. “Rabbim Allah'tır
dediği için birini mi öldüreceksiniz?!” diye bağırarak insanların arasına daldı. İnsanlar Resullullah’ı
bırakıp onu aldılar ve bayıltıncaya kadar dövdüler. Bayılınca ailesi Beni Teym gelip onu aldı ve eve
götürdü. Ebubekir (r.a.) gözünü açar açmaz ilk sorduğu şey Allah Resulüne ne olduğunu idi. Annesi
Selma o sırada başucundaydı ve o henüz iman etmemişti. Oğlunun kendi haline bakmaksızın Allah
Resulü’nü sormasına kızdı ama o, Resulullah’tan haber almadan hiçbir şey yiyip içmeyeceğini söyledi.
Efendimizin bulunduğu yeri (Rivayete göre Darü’l Erkam’da idi) öğrenince hemen onu görmeye gitti.
Allah Resulü (s.a.v.) Ebubekir'i karşısında görünce ona duygulanarak sarıldı. “Ey Ebubekir! Niye kendini
benim için eziyete soktun?” dedi. Hz. Ebubekir ise “Ya Resulallah! Sen ki şu anda iyisin, sende bir şey
yok, vallahi çektiğim hiçbir sıkıntı için gam yemem!” diyerek karşılık verdi ve henüz iman etmemiş
olan annesi için ondan dua etmesini istedi. Efendimiz orada dua etmiş ve anne Selma hidayete
kavuşup iman etmiştir. Efendimizin evine imanlı bir şekilde girmiştir.
NOT: Bu büyük dava bugünlere Hz. Ebu Bekir'in fedakârlığı ve gayreti ile gelmiştir. Bu
zamanda da bizim Ebubekir olma adına bir gayretimiz olmalı! Kendi dünyamıza hedefler koymalı, o
hedefleri ayetlerdeki 13 emir ile doldurmalı ve bu manada bir hareket başlatmalıyız.
”Korkan yol alır; yol alan menzile ulaşır. Dikkat edin! Allah'ın sattığı şey çok pahalıdır. Dikkat
edin! Allah'ın sattığı şey çok pahalıdır. Dikkat edin! Allah'ın sattığı şey cennettir.” (Tirmizî, Kıyamet,
18)
"Allah, karşılık olarak cenneti verip müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır..."
(Tevbe, 9/111)