BERAT GECESİ

ŞA’BAN AYI:

Kamerî ayların sekizincisi olup, Receb ile Ramazan ayları arasında yer alır. Sahih rivayetlere göre Peygamberimizin Ramazan ayından sonra en çok ORUÇ TUTTUĞU AY Şa’bân AYIDIR
. Üsâme b. Zeyd (r.a) şöyle bir hadis rivayet etmiştir: “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Şa’bân ayında tuttuğu orucu hiçbir ayda tutmamıştır. Kendisine: “Ey Allah’ın Resulü! Senin, Şa’bân ayında tuttuğun orucu başka bir ayda tuttuğunu görmedim” dedim. O da şöyle buyurdu: “Şaban, Receb ile Ramazan arasında insanların GAFİL bulunduğu ve AMELLERİN, ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH’A YÜKSELDİĞİ AYDIR. Ben de amelimin (Allah Teala’ya) ORUÇLU OLDUĞUM HALDE YÜKSELMESİNİ SEVİYORUM.”[32]

Peygamberimizin Şaban ayına gösterdiği bu hürmetin bir sebebi de devamında gelecek olan KUR’'AN AYI OLAN Ramazan’dan dolayıdır. Hz. Enes’in rivayetine göre, Peygamberimizden sual ederler: 
Ya Resulallah, Ramazan’dan başka en faziletli oruç ayı hangi aydadır? Bu soruya Peygamberimiz (sav),  “Ramazan’ı tazim için (Ramazan hürmetine) Şâban’ da tutulan oruçtur” cevabını verirler.[33]
O halde bu ayda oruç tutmanın Peygamber (sav)’in güzel bir sünneti olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ancak bu ayda da hiç ara vermeden ORUÇ. TUTMAK  sünnet DEĞİLDİR.

Şa’ban ayının  ondördüncü gününü onbeşinci gününe bağlayan geceye “BERAET GECESİ” 
DENİLMEKTEDİR. Bu gecenin kutsallığını bildirenler , bu geceyi Kur’an-ı Kerim’de: “Şüphesiz Biz onu mübarek bir gecede indirdik…”[34] âyetindeki “Mübarek Gece” ifadesine dayandırmaktadırlar. Ancak İbn-i Abbas, Katade, İbn-i Cübeyr, Mücahid, İbn-i Zeyd ve Hasan Basri: “Mübarek gece” ifadesini “KADİR GECESİ” olarak yorumlamaktadırlar. Bu konu hakkında Tefsir âlimlerinin çoğu da böyle demiştir. Âyet ve hadislerin zahirleri de bu görüşü desteklemektedir.[35]Zira Yüce Allah (cc) Kitabında: “O Ramazan ayı ki, onda Kur’ân indirilmiştir…”[36]diye buyurarak Kur’ân’ın indiriliş zamanının Ramazan ayında olduğunu açıkça ifade etmiş ve “Biz onu mübarek bir gecede indirdik.”[37] Buyurmak suretiyle de Kur’an’ın hangi gecede inmiş olduğunu tayin etmiştir. Görüldüğü üzere bu iki âyet Kur’an’ın Berat gecesinde indirildiği görüşünü reddetmektedir.YANİ KURANDA KI MÜBAREK GECE OLARAK GEÇEN ÂYETTEKİ MÜBAREK GECE KADİR GECESİDİR.

Bu GECE hakkında hadis kitaplarında pek çok rivayet bulunmaktadır. Bunlardan birisinde Hz. Peygamber (sav)’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Muhakkak ki Allah Teala Şaban ayının ortası gecesi dünya semasına iner ve Benû Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri adedinden daha fazla sayıda insanı(n günahlarını) bağışlar.”[38]
 İbn Mâce’nin Ebû Mûsâ el-Eş’arî 
r.a)’den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
 “Şaban ayının ortası gecesi olunca gece namaza kalkın, o gecenin gündüzünde de oruç tutun. Zira Allah Teala o gece güneş batınca dünya semasına iner ve ta ki güneş doğana kadar “Bağışlanma dileyen yok mu, mağfiret edeyim? Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim? (Bir derde) mübtela olan yok mu, afiyet vereyim?…”[39]
Bir diğer rivayette de “Yüce Allah, Şaban’ın 15. gecesinde, Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısından daha çok insanı cehennemden kurtarır. Ancak;
kendisine şirk koşanların1⃣ 
Müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenlerin2⃣ 
akrabalarıyla bağını koparanların,3⃣ 
kibirlilerin, 4⃣
ana-babasına isyankâr olanların5⃣ ve
 içki içmeye devam edenlerin6⃣ yüzüne bakmaz.” [40]buyrulmaktadır.

Bu üç hadis de her ne kadar bazı alimlerce zayıf görülmüşse de
Kütüb-ü SİTTE HADISLERINDENDIR.

YANİ BU HADİSLERLE AMEL EDİLİR DİYEN ÂLİMLER VARDIR.

ALLAH CELLENİN YÜZLERİNE BAKMADIĞI 6⃣ GRUPTAN BİRİ OLMAKTAN ALLAH A SIĞINALIM.EĞER BU 6⃣ SINIF INSANLARIN YAPTIKLARINDAN YAPIYORSAK ŞİMDİDEN TÖVBE EDİP BERAET GECESİNDE AFFEDİLENLERDEN OLALIM.

Müslim’in Sahih’inde yer verdiği bir hadise göre; “Hz. Âişe (r.anha) Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu gece (Şaban’ın 15. gecesi) Bâkî Mezarlığı’nı ziyaret ettiğini söyler:” ve ” Ey Âişe sen gördüğünde bana Cebrail (a.s.) geldi ve seslendi. Ben Onu senden gizledim, Ona cevap verdim. O, sen elbiseni çıkardığın için yanına girmiyordu. Uyuduğunu sandım, seni uyandırmayı doğru bulmadım, heyecana kapılmandan korktum. Cibril bana dedi ki; “Rabbin senin Bâkî Mezarlığı’na gitmeni ve onlar (orada yatanlar) için bağışlanma istemeni emrediyor.” Ben; “Onlar için nasıl dua edeyim?” deyince, buyurdu ki; “Şöyle (dua et): Mü’min ve Müslimler diyarının insanları! Size selâm olsun. Allah bizden önce gidenlere ve bizden sonrakilere merhamet etsin. İnşaallah yakında bizde sizlere kavuşacağız.”[41] Ardından  Peygamber Efendimizin bu geceyi ibadetle geçirdiği  ve Allah’a şöyle dua ettiği nakledilmiştir: “Azabından affına, gazabından rızana sığınır, senden yine sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamdetmekten acizim. Sen seni senâ ettiğin gibi yücesin.”[42]

Berat gecesi ile  ilgili Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali, İbn Ömer, Ebû Sa’lebe, Osman b. Ebi’l-Âs ve Mu’âz b. Cebel (Allah hepsinden razı olsun) gibi sahabîlerden gelen rivayetler de mevcuttur.  Bu gecenin fazileti sebebiyle Tabiun’dan Hâlid b. Ma’dân, Mekhûl ve Lokmân b. Âmir gibi büyük zevat bu GECEYİ İHYA ETMEYE BÜYÜK EHEMMİYET VERİRLERDİ. Ancak bu konuda onların davranışını onaylamayıp, bu gecenin ihyasının bid’at olduğunu söyleyenler de vardır. 
Atâ, İbn Ebî Müleyke ve Hicaz ulemasının ekseriyetinin tutumu böyledir.[43]

BERAET GECESİ muhtelif rek’atlarda ve muhtelif sureler okunmak suretiyle kılınacak “Es-Salatü’l elfiye”[44] diye adlandırılan  namazın olduğu; İhyâu Ulûmi’d-Dîn, Gunyetu’t-Tâlibîn ve Kûtu’l-Kulûb gibi eserlerde zikredilmiştir. İmam Gazalî, İhyâ’da böyle bir namazdan söz etmiş ve “bu namazın her rekatında fatiha ve on ihlas okunmak suretiyle yüz ya da her rekatında fatiha ve yüz ihlas okunmak suretiyle on rekat olarak kılınabileceğini” söylemiştir. [45]

ANCAK EN BAŞTA İhyâ’da nakledilen hadisleri tahkik eden Zeynuddin el-Irakî, bu amaçla yazdığı el-Muğni an Hamli’l-Esfâr adlı eserinde böyle bir şeyin ASLININ OLMADIĞINI SÖYLEMİŞTİR. Ünlü hadîs âlimi İmam NEVEVİ DE BU NAMAZIN BİD AT’ olduğunu ve bu konuda Kûtu’l-Kulûb ile İhyau Ulûmi’d-Din’de yer alan rivayetlere aldanılmaması gerektiğini VURGULAMIŞTIR. [46] Aliyyu’l-Kârî de bu namazın bidat olduğunu ve ilk olarak H. 400 yılında Kudüs’te kılınmaya başlandığını dile getirmiştir. [47]

Berat gecesine ait ibadet ve namazlardan sözeden hadislerin hepsinin UYDURMA OLDUĞU hususunda hadis bilginleri GÖRÜŞ BİRLİĞİ İÇERİSİNDEDİRLER.[48]

Nitekim İmam Şâtıbî :  “Biz diyoruz ki, bu uydurulmuş namazı kılmak için Şaban’ın 15. gecesini uykusuz geçiren kimse sabaha ancak uyuklayarak girer veya büsbütün tembelleşerek sabah namazını terk eder. Diğer bid’atlerin durumu da böyledir. Bu ilaveler ondan daha evla ve önemli olan şeylerin iptali veya terki sonucunu doğurur. Hiç bir bid’at yoktur ki ondan daha HAYIRLI BİR SÜNNETİ ÖLDÜRMEMİŞ OLSUN…” [49]diyerek önemli bir tespitte bulunmuştur.
Yani Geceyi ihya edelim ibadet edelim,namaz kılıp kur-an okuyalım ama sünnetten ayrılmadan ve yanlış ve  dine sonradan girdirilmiş ibadetlerle değil.

Resûlullah (sav)’ın RECEB ve ŞABAN aylarında ORUÇ ve ibadetlerini artırdığına dair birçok SAHİH RİVAYETİ aktarmıştık. Özellikle Şa’ban ayında daha çok ORUÇ tuttuğu konuyla ilgili sahih hadislerde dile getirilmektedir. Bu ayın ortasına denk gelen gün ve geceler eyyâmu’l-biyd (ayın dolunay halinde olduğu dönem) olduğundan bu günlerin gündüzlerinde oruç tutulmasının müstehab olduğuna dair rivayetler mevcuttur. Gecelerini de ibadet ve zikirle geçirmenin faziletine dair tespitler ve rivayetler aktarılmıştır. Ayrıca bazı hadis âlimleri Şa’ban’ın yarı gecesine dair rivayetlerden bazılarının sahih olduğunu söylemişlerdir. Şa’ban ayının fazileti, ayın orta günleri hakkındaki teşvikler ve Şa’ban’ın yarı gecesi hakkında ilim adamlarından bazılarının görüşleri esas alınarak bu gecenin ibadet, istiğfar ve dua için değerlendirilmesi mümkündür. Şu var ki bu konuda sünnetin çizdiği çerçevenin dışına çıkmamak ve yeni ibadet şekilleri teşri’ etmeye cüret edebilenlerin ortaya çıkardığı bidatlerden uzak durmak şarttır.[50]

Dinî anlamıyla:
BERAET; “GÜNAHLARDAN/KÖTÜLÜKLERDEN ARINMAK/TEMİZE ÇIKMAK, İLÂHİ AF VE RAHMETE NAİL OLMAK/ERİŞMEK”tir.

Kur’ân-ı Kerim’de “berâet” kelimesinin taşıdığı manalar; bu günü/geceyi daha bir anlamlı kılmaktadır. Tevbe sûresinin bir adı da “BERAE”DİR; bu da şirke ve küfre karşı bir ültimatom, bir kesin uyarı ve son ihtar demektir. Allah ve Rasûlünün MÜŞRİKLERDEN/inkarcılardan berî(UZAK) olduğunu ilan eden bu sûrenin ilk ayeti: “Allah ve Rasulünden, kendileriyle antlaşma yapmış bulunduğunuz müşriklere bir ültimatomdur bu!”diye başlar. İkinci âyette ise bu tavır netleşir: “Bilin ki siz, Allâh’ı âciz bırakamazsınız ve Allâh kâfirleri rezil-perişan edecektir!” Tarihi gerçek şu ki; Hz. Ali (r.a) Mina’da bir hutbe okumuş, Hz.Peygamber (s.) tarafından gönderildiğini bildirmiş, Tevbe Sûresi’nin ilk âyetlerini yüksek sesle okumuş ve müşriklere şu ültimatomu vermişti: 

1-Müslümanlardan başka hiç kimse Cennete giremez.
2- Bu yıldan sonra hiç bir müşrik Kâbe’ye yaklaştırılmayacak.
3- Hiç kimse Kâbe’yi çıplak tavâf etmeyecek.
4- Kimin Hz. Peygamber’le anlaşması varsa, müddeti bitinceye kadar ona uyulacak.” Yani bu sure, şirke/müşriklere karşı kesin ve net bir tavır alıştır.

Kamer suresinin 43. âyetinde ise; “Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda sizin için bir berâet (af/kurtuluş belgesi) mi var?”buyrularak inkarcıların ‘bu dünyada ne yaparsak yapalım, Allah katında bize bir ceza/sorumluluk yok’ şeklindeki kendilerini aklayan saçma anlayışları kesin reddedilir.
Her iki âyette de, şirke/müşriklere ve küfre/kafirlere karşı tavizsiz, net, kesin bir duruş sözkonusudur. 
Demek ki, bu GÜNÜ VE GECEYİ; MÜMİNLERİN KÜFRE, ŞİRKE, HARAMLARA, GÜNAHLARA KARŞI EN KÜÇÜK bir TAVİZ vermeden TOPYEKUN BİR MÜCADELE SÜRECİNE GİRMELERİ VE bunlardan tamamen kurtulup berî olmaları olarak okumamız gerekir. Zaten küfrün ve şirkin her türlüsünden, günahın ve haramın her çeşidinden berî olmadan, uzaklaşmadan, vazgeçmeden kurtulmak nasıl mümkün olur? Bu gün ve gecede yapılacak dualarda, tevbe ve istiğfarlarda ihlasla bu hedefe ulaşmak amaçlanmalıdır.
 Bu gün/gece yeni bir başlangıç için fırsat bilinmelidir.

ALLAH  celle bu gecenin fırsatından  faydalanmayı  ve yeni bir güzel  başlangıç  yapmayı  hepimize  nasip ETSİN 

Allah celle şirkin  ve küfrün  her  çeşidinden  bizleri korusun.