İLİM VE SOHBET MECLİSLERİNİN GEREĞİ VE EDEPLERİ -3

Kesir ibn Kays anlatmıştı: Medine’den bir adam Ebu’d-Derdâ’nın yanına Dımeşk’e geldi. Ebu’d-Derdâ ona, “Ey kardeşim seni buraya getiren nedir?” diye sordu. Adam, “Rasûlullah’tan (aleyhissalâtu vesselam) rivayet ettiğini işittiğim bir hadis” cevabını verdi. Bundan sonra aralarında şu konuşma geçti:

--- Bir ihtiyacını gidermek için gelmedin mi?

--- Hayır.

--- Ticaret için de mi gelmedin?

--- Hayır. Yalnızca bu hadisi öğrenmek için geldim.

Bunun üzerine Ebu’d-Derdâ (adamı müjdeleyerek) dedi ki: Rasûlullah (sallallâhu aleyhi vesellem)’den dinledim, şöyle buyurdu:

“Kim ilim öğrenmek için bir yola girerse Allah da onu cennete gidecek yola ulaştırır. Melekler, yaptığı şeyden hoşnut oldukları için ilim talebesinin ayaklarının altına kanatlarını sererler. Şüphesiz göklerdekiler ile yerdekiler, hatta su içindeki balıklar bile âlim için istiğfar ederler. Âlimin âbide üstünlüğü ayın (dolunay olduğunda) diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Muhakkak ki âlimler Peygamberlerin varisleridir. Şüphesiz ki Peygamberler altın ve gümüş para miras olarak bırakmamışlar, yalnızca ilmi miras olarak bırakmışlardır. Her kim onu elde ederse büyük bir nasip elde etmiş olur.” (Tirmizi, Kitabu’l-ilm, 19)

Yine, o Muallim Peygamberin (sallallâhu aleyhi vesellem) mübarek ağızlarından ilim talebelerini ve âlimleri tebcil eden şu cümleler duyuluyordu:

“Allah kimin hayrını dilerse onu dinde fakih yapar.” (Buhari, Kitabu’l-ilm, 15)

“Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhari, Kitabu fedaili’l-Kur’an, 21)

“Bizden bir şey işitip onu işittiği gibi başkalarına aktaran kimsenin Allah yüzünü ak etsin…” (Tirmizi, Kitabu’l-ilm, 7)

Allah celle hepimizi efendimizden  duyduklarını( doğru olan sözleri ) başkalarına aktarıp kıyamette yüzü aydınlananlardan eylesin.
Rabbimiz  ilmimizi artır 📚

“Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa o geri dönene kadar Allah yolunda (cihad eden gibi) sayılır.” (Tirmizi, Kitabu’l-ilm, 2)

Ebu Harun el-Abdi anlatıyor: “Kıymetli Sahabi Ebu Sa’id el-Hudri’nin yanına uğrardık. Bizi görünce: “Rasûlullah’ın bize vasiyyeti gençler merhaba!” der, sonra şunu ilave ederdi: Rasûlullah bize şöyle tavsiyede bulundu: “İnsanlar dinde size tabidirler. Muhakkak ki bir kısım kimseler dinlerini öğrenmek için yeryüzünün farklı yerlerinden size geleceklerdir. İşte o vakit onları güzelce karşılayınız.” (Tirmizi, Kitabu’l-ilm, 4)

Sahabe ve ilim

Mademki öğrenmenin şeriat sahibinin nezdinde böyle bir makamı vardı, mademki ilim “peygamber mirası”, âlimler “peygamberlerin vârisleri” sayılıyordu, öyleyse bu ayet ve hadislerin ilk muhatabı sahabilerin, Kitab'ı ve Sünnet'i öğrenmek için fevc fevc Allah Rasûlüne (sallallâhu aleyhi vesellem) koşup ona talebelik yapmalarından daha tabii bir şey olamazdı.

İlmin kaynağına, Medine’ye koşuyorlardı. İşi o kadar ciddiye alıyorlardı ki, günlük hayatları içerisinde düzenleme yapıyorlar, rızk temini veya başka ihtiyaçlarıyla meşgul oldukları günlerde ilim meclisinden geri kalmamak için nöbetleşiyorlardı. Böylece nöbetçi olan Rasûlullah’ın (sallallâhu aleyhi vesellem) meclisinde bulunuyor, sonra dönüp o gün gelemeyen arkadaşlarına öğrendiklerini aktarıyordu.

Ey Allah ım bizler de ilim öğrenmek konusunda sahabe gibi olalım ve günlük hayatımızı ilimle düzene koyalım.ilim meclisinden geri kalmayalım.
📖  📚
Sen bize kuvvet ver ve yolumuzu aç ve işimizi  kolaylaştır


 Hz. Ömer (radiyallâhu anh)anlatıyor: “Ensar'dan bir komşum ile beraber Medine’nin yüksek taraflarında kalan Ümeyye ibn Zeyd oğulları yur­dunda oturuyorduk. İlim öğrenmek için Rasûlullah’ın yanına nöbetleşe inerdik. Bir gün o iner, bir gün ben inerdim. Ben indiğim zaman o gün vahiy veya başka ne duyarsam haberini komşuma getirirdim; o da indiği zaman böyle yapardı…” (Buhari, Kitabu’l-ilm, 27)

Medine’ye her zaman gelinemeyecek kadar uzak mesafede olanlar da müsait bir vakit bulunca Medine’ye misafir olarak geliyorlar ve Hz. Peygamberin (sallallâhu aleyhi vesellem) yanında günlerce kalıyorlardı.

Malik ibn Huveyris (radiyallâhu anh) anlatıyor: Bizler yaşları birbirine yakın gençler olarak ilim öğrenmek için Rasûlullah’ın (sallallâhu aleyhi vesellem) yanına Medine’ye geldik. Orada yirmi gün ve gece kaldık. Rasûlullah pek merhametli, pek şefkatliydi. Ailelerimizi özlediğimizi düşününce bize geride kimleri bıraktığımızı sordu, biz de haber verdik. “Haydi, öyleyse ailelerinizin yanına dönün, onların yanlarında oturun, bilmediklerini öğretin, vazifelerini yerine getirmelerini emredin. (Sonra iyice ezberleyip ezberlemediğim hususunda tereddüt ettiğim bir şeyler söyledi ve dedi ki:) Beni nasıl namaz kılıyor gördüyseniz siz de öyle namaz kılın. Namaz vakti geldiği zaman biriniz ezan okusun, yaşça büyük olanınız da namaz kıldırsın” buyurdu. (Buhari, Kitabu’l-ezan, 15)

Rasûlullah sonrası

İlme olan bu rağbet, ilim tahsili için gösterilen bu azim Rasûlullah’ın (aleyhissalâtu vesselam) irtihalinden sonra da büyük bir coşkuyla devam etti. İlim için çıkılan yolculukların ilk örneklerini Rasûlullah’ın (sallallâhu aleyhi vesellem) rahle-i tedrisinde yetişmiş sahabiler verdiler. Hz. Cabir, Abdullah ibn Üneys’in (radiyallâhu anhuma) rivayet ettiği bir hadisi dinlemek için bir binek satın almış ve Medine’den Şam’a bir

 aylık yola gitmişti. (Müsned, XXV, 431 Hadis no: 16042)

BİR HADISİ DİNLEMEK İÇİN BİNEK ALIP BİR AYLIK YOLA GİTMEK ‼‼‼⁉
Bu  Nasıl  bir ilim aşkı ve Resulü sevmek ve  sözlerini  öğrenmek arzusu
Ya Rab‼
Bizlere de bu sevgiyi nasip  et ‼
Allah  ve Resulü için yolculuk yapalım  ve ilim öğrenelim📚📚📚

Peygamber mihmandarı Ebu Eyyub de (radiyallâhu anh)bildiği bir hadisi tevsîk etmek, yani o hadisi bir de sahabi arkadaşı Ukbe ibn Âmir’in (radiyallâhu anh) ağzından dinlemek için Medine’den Mısır’a gidecek, hadisi Ukbe’nin ağzından dinledikten sonra “doğru söyledin” diyerek durmaksızın Medine’ye geri dönecekti. (Müsned, XXVIII, 613, Hadis no: 17391, 17454)

Yüce sahabi Abdullah ibn Mes’udbir münasebetle: “Şayet deveyle ulaşılabilecek bir mesafede Allah’ın Kitabını benden daha iyi bilen birisi olduğunu bilseydim muhakkak onun yanına giderdim” diyordu. (Buhari, Kitabu fedaili’l-Kur’an, 8)

Abdullah bin mesud RADİYALLAHU  anhu efendimizin kur-an ı 4 kişiden  öğrenin  dediği  kur-an  hocalarından olmasına rağmen aşka  ve tevazuya bakın eğer  kuran ı benden daha iyi bileni bilseydim mutlaka deveyle de olsa giderdim demesi ‼
Bize sahabenin kur-an  ilmine verdiği  önemi  gösterir

Tabiîn (sahabeden sonra  gelen nesile tabiin denir)    nesli de hocaları sahabilerden bu aşkı, bu azmi, bu imanı aldılar. İşte daha sonra dünyanın bir benzerine asla şahit olmadığı ilim yolculukları böyle başlamış oldu.

Hakkında “Tabiîn neslinin en hayırlısı" da denilen Medine fakihi büyük imam Said ibnü’l-Müseyyeb, tek bir hadis elde etmek için günlerce gecelerce yürüdüğünü söylemişti. (Hatib, er-Rıhletu fi talebi’l-hadis, 127)

Tabiînin büyüklerinden Ebu Osman en-Nehdî, hac niyeti olmadığı halde, yalnızca, rivayet ettiğini işittiği bir hadisi Ebu Hureyre’ye (radiyallâhu anh) sormak için o sene haccetmişti. (Hatib, a.g.e., 132-134)

Yine o neslin imamlarından meşhur hadis münekkidi Şa‘bi, kendisine soru soran kişiye sorusuyla ilgili bir hadisi naklettikten sonra, rivayet ettiği hadisi kastederek yarı şaka yarı minnetle şöyle diyordu: “Al, bunu sana karşılıksız veriyorum. İnsanlar bundan azı için (başka yerlerden kalkıp) Medine’ye gidiyordu”. (Hatib, a.g.e., 140–141)

Değerli tabiî Ebu Kılâbe de şöyle demişti: “Medine’de üç gün kaldım. Görülecek bir ihtiyacım yoktu. Sadece, bir hadisi rivayet ettiğini duyduğum zatın gelmesini bekliyordum. Nihayet geldi ve beklediğim hadisi rivayet etti.” (Hatib, a.g.e., 144–145)

Lutfen iyi okuyup düşünelim ‼
Sadece bir  hadis  için hacca gitmek ‼
3 gün beklemek ‼
Günlerce  ve gecelerce yürümek ‼‼‼
Bu Nasıl  ilim aşkı  ve ciddiyetidir ⁉⁉⁉