MUHARREM AYI
MUHARREM AYI ve ORUCU
Müslim ve diğerlerinin Ebu Hureyre (r.a)’den rivayet ettikleri bir hadiste Resulullah (s.a.v ) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayında tutulan oruçtan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayı olan Allah’ın ayı’nda tutulan oruçtur ve farz namazından sonra en faziletli namaz, gece kılınan namazdır.”
İbn-i Recep Letaif-ul Maarif isimli kitabında (S.42) bu hadisi şöyle yorumlar: “Bu hadis, ramazandan sonra tutulan en faziletli orucun Muharrem ayında tutulan oruç olduğunu açıkça ifade ediyor. Ama bundan kasıt Ramazan ayından sonra en faziletli orucun tamamı tutulan Muharrem ayı olduğu olabilir. Yoksa diğer ayların belli günlerinde tutulan oruçlar Muharrem ayının bazı günlerinden daha faziletli olabilir. Arefe gönü, zilhicce ayının onunda ve şevval ayının altı gününde tutulan oruç gibi…” ve devamında İbni Recep bu görüşü kuvvetli bir şekilde teyit eder.
Muharrem ayının onuncu günü olan Aşure hakkında sahiheynin (Buhari, Müslim) rivayet ettikleri bir hadiste Hz. Aişe (r.a) şöyle buyurmaktadır: “Aşure Kureyş’in cahiliye döneminde oruç tuttukları bir gündü. Resulullah da o dönemde bu orucu tutardı. Ve Medine’ye hicret ettikten sonra da bu orucu tuttu ve tutulmasını emretti. Ama ramazan orucu farz kılındığında ramazanı tutmaya başladı ve Aşure orucunu terk etti. Ve isteyen bu orucu tutar, istemeyen tutmazdı.” Buhari’nin rivayetinde bu son cümle şu şekildedir: “ve Resulullah dedi ki: isteyen bu orucu tutsun, isteyen de tutmasın.”
İmam Nevevi derki: “Ramazan orucundan önce, İslam’ın başlarında emredilen Aşure orucunun hükmü hakkında mezhepler ihtilaf etmiştir. İmam Ebu Hanife hadislerin zahirine nazaran ‘vacibtir’ der. Şafii âlimlerinin bu konuda iki görüşü var: Biri Ebu Hanife’nin (r.a) görüşü gibi ‘vacib’ olduğu yönünde. Diğeri ise -ki bu mezhebin meşhur görüşüdür- ilk emredildiğinde de ‘sünnet” olduğu yönündedir. Ama tabiî ki bu sünnet müekked bir sünnetti, Ramazan orucu farz kılındıktan sonra bu te’kidini yitirdi.” Nevevi’nin yorumu böyle…
Hz. Aişe’nin “ve Aşure orucunu terk etti.” sözünün anlamı: bu orucun vacibliği yönündeki hükmü terk etti ya da bu orucun tutulması konusundaki teşvikini terk etti” dir. Nesai ve İmam Ahmed’in Hz. Hafsa’dan rivayet ettiği şu hadiste bu yorumu teyit eder: “Resulullah (s.a.v) Aşure günü, Zilhicce aynın onuncu günü ve her aydan üç gün oruç tutmayı hiçbir zaman terk etmedi.”
İbn-i Receb “Letaif-ul Mearif” (s.73/74) isimli kitabında der ki: “Rasulullulah (s.a.v) ehli kitaba muhalefet olsun diye ömrünün sonlarında Aşure gününü tek başına tutmayıp ona bir gün daha eklemeyi azmetmişti. Müslim İbn-i Abbas’tan şöyle rivayet eder. “Peygamberimiz Aşure orucunu tutup ve tutulmasını da emredince sahabeler dediler ki: ‘Bu Yahudi ve Hıristiyanların kutsadığı bir gündür.’ Bunun üzerine Resulullah (s.a.v): ‘Önümüzdeki sene inşallah dokuzuncu günü tutarız.’dedi. Ama sene gelmeden peygamberimiz vefat etti.
İmam Ahmed’in Müsnedin’de rivayet ettiği bir hadiste İbn-i Abbas (r.a) Resulullah’tan şöyle rivayet eder: “Aşure gününü tutunuz ve Yahudilere muhalefet olsun diye ondan önceki ve ondan sonraki günüde tutunuz.”
Müslim’in rivayet ettiği bir hadiste peygamberimiz şöyle buyurur: “Aşure gününde tutulan oruç, geçen senenin bütün günahlarına kefarettir.”
Sonuç olarak Aşure orucu üç dercedir:
Birinci derece:Aşure gününü, ondan bir önceki ve bir sonraki günle beraber tutmak.
İkinci derece: sadece dokuzuncu günle beraber tutmak.
Üçüncü derece: sadece Aşure gününü tutmak.
Bugünde yapılan bid’at ameller:
İbn-i Receb der ki: “Hz. Hüseyin bu günde öldürüldüğü için Rafiziler gibi yas ilan etme, dünya hayatındaki bütün uğraşı boşa giden ve yaptıklarının iyi olduğunu zannederek aldanan kişinin amelidir. Ne Allah ne de Rasul’ü; peygamberlerin musibet günlerinin ve ölümlerinin hiçbir zaman matem günü yapılmalarını emretmemiştir. O zaman peygamber olmayanlar için bu günlerde nasıl matem tutulur?
Ve İbn-i Receb devamla derki: “Aşure gününe özgü olarak sürme çekme, boyanma ve yıkanma konusunda rivayet edilen bütün hadisler mevzudur.” yani uydurmadır yalandır.
İbn Abidin bu konuda İbn-ul İzz’den (2/113) şunları nakleder: “Peygamberimizden Aşure günündeki oruç dışında Aşure hakkında rivayet edilen hiçbir şey sahih değildir. Rafıziler Hz. Hüseyin’in (r.a) ölümü nedeniyle bu günde yas tutma, hüzün izhar etme gibi bidatler çıkarınca, Ehl-i sünnete müntesip bazı cahiller de tepki olarak bu günde sevinci izhar etme, hububat pişirme ve yemek yapma, sürme çekme gibi bidatler çıkardılar. İbn-i Abidin bu konudaki etüdü böyle… yani ibn âbidin bu şekilde yorumluyor.
İbn-i Abidin’in “hububat pişirme” ile kastı: bazı İslam ülkelerinde Aşure gününde yapılan ve ‘aşure’ diye isimlendirilen yemektir. Bu yemeği yapıp komşulara ikram etme âdeti yukarda zikredilen sebepten dolayı yayılmıştır. Bu âdetin sünnette hiçbir aslı ve dayanağı yoktur. Bilakis bu, dinde sonradan çıkartılan bid’atı seyyielerdendir. Tabi ki eğer bu, din adına ve sünnet diye yapılırsa bid’at olur; ama eğer din adına değil, sadece o memleketin bir âdeti ve o toplumun bir geleneği olduğu için yapılırsa bunun mahzuru yoktur. Yine de terk edilmesi daha evladır. Yani aşure yemeğinin yapılması ve yenmesinde elbette sakınca yoktur ama bunu dinî bir ibadet olarak görmemeli başka zamanlarda yapmalı aşura gününe denk getirilmemelidir.
Bu âlimlerin görüşüdür .Çünkü bu konuda ki rivayetlerin doğru olmadığını âlimler bildirmektedir.
Aşure yemeği âdeti de genelde biz türkler de ve osmanlının etkisi altında kalan arap ülkerinde(suriye ve mısır gibi) bilinmektedir.
Diğer araplar böyle bir âdeti bilmemektedir.
Muharrem birkaç yönden önemi bir zaman dilimidir, bunları söyleyeceğiz. Ama Muharrem boyunca güzel bir iş yaptıklarını sanan bazılarının sayıp dökecekleri bidatleri de duyacağız. Bilindiği gibi bidat günahların en çirkini ve affı en zor olanıdır. Zordur, çünkü bidat işleyenler başkalarını yanlış yola sokarlar. Onlar o yolda yürüdükçe onu ihdas edenin günahları da sürüp gider.
Önce şu kurallarımızı hatırlayalım.
Zamanların ve mekânların birbirinden farkı yoktur. Onları Allah seçer ve değerli kılar, biz de öyle inanır ve gereğini yaparız.
Kul ibadet koyamaz. İbadetlere zaman mekân keyfiyet ve sayı belirleme sadece Şeriatın sahibinin hakkıdır.
İbadetlerdeki meratip, yani derece sıralaması da yine Mabudun seçimidir. Farz sünnetten, sünnet müstehaptan değerli ve önceliklidir. Daha değerli ve öncelikli olan bırakılarak diğerinin yapılması yanlış olur.
Sünnetin birimleri olan hadislerin sıhhati için söylenecekler söylenmiştir. Biz bir hadisin sahih, zayıf ya da uydurma olduğunu ancak asıl kaynaklarına bakarak bilebiliriz. Bu konuda kahramanlık sökmez, kuru iddianın bir anlamı olmaz.
Söylemediği bir sözü Hz. Peygamber'e isnat etmek cehennemlik olmayı gerektirebilecek çirkin bir günahtır.
Muharrem için bizim dinimizde olanlar ve olmayanlar şunlardır;
Önce olanlar;
Muharrem Ayı Haram aylardan biridir. Haram olması, muhterem/değerli ve saygın olması, bu sebeple de onda savaşın yasak olması demektir.
“Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem'de tutulan oruçtur”. Bazılarına göre bu ifade ayın tamamına da delalet edebilir, bazılar da bundan sadece dokuz, on ve on birinci günleri anlamışlardır. Çünkü Hz. Peygamber bu ayın tamamını hiç oruçlu geçirmemiştir.
Demek ki, 'Allah'ın Ayı' ifadesi de Recep için değil Muharrem için söylenmiştir. Sadece onuncu günü değil, dokuzu ve onu, ya da dokuzu onu ve on biri yahut onu ve on biri günleri oruç tutmak sünnettir.
Hz. Peygamber (sa) “Allah'tan ümit ederim ki, Aşure Günü oruç tutmak önceki bir yılın günahlarına kefaret olur” buyurmuş ve Yahudilere benzememek için de, söylediğimiz gibi ona dokuzunun ya da on birinin de ilave edilmesini istemiştir.
“Kim Aşure Günü çoluk çocuğuna bol davranırsa, Allah da ona senenin kalan günlerinde bolluk verir”, sözünün Ahmet bin Hanbel aslının bulunmadığını söyler. Bazılar zayıf bir hadistir derler. Yani hiç hesaba katılmayabilir. Ancak sevap için itibar edene de bir şey denmez demek isterler.
Aşure Günü çocukların da oruca teşvik edilmesi sünnette olan güzel bir davranıştır.
Aşure günü gerçekleştiği sayılıp dökülen olaylardan sadece Hz. Musa'nın ve kavminin Firavunun zulmünden kurtulmaları doğrudur.
Olmayanlar ;
Bu konuda kitap dolduracak bir edebiyat gelişmiştir.
Muharrem'de kim dokuz, on… gün oruç tutarsa Allah ona semada bir kubbe inşa eder. Kim Zilhicce'nin son günü, Muharrem'in ilk günü oruç tutarsa elli senelik, yetmiş senelik günahlarına kefaret olur. Kim Muharrem'de şöyle şöyle bir namaz kılarsa onun için şu kadar melek yaratılır, onlar onun için sürekli istiğfar ederler. Allah Arşı, Kürsüyü, cenneti ve cehennemi Aşure Günü yaratmıştır. Âdem'in tövbesi o gün kabul edilmiş, İsmail kurban edilmekten o gün kurtulmuş, Yusuf kuyudan o gün çıkarılmış, Yunus balığın karnından o gün çıkmış gibi sayılan onlarca olayın Aşure ile ilgili bir aslı ve ilgisi de yoktur. Kim o gün bir fakiri doyurur, bir yetimin başını okşarsa ümmetin bin fakirini doyurmuş sevabı alır, bin hac ve umre sevabı alır, yabani hayvanlar bile o gün oruç tutarlar. Kim o gün sürme çekerse, musafaha ederse şu kadar sevap alır gibi haberler birer çirkin yalandan ibarettir.
Aşure Günü'nü eğlence ve ışıklandırmalarla bir kutlama günü yapmak da dinimize uygun değildir.
Bütün müminlerin göz nuru Hz. Hüseyin'in Aşure Günü şehit edildiği gerçektir. Bu olay azıcık imanı olan her mümini dilhûn eder. Hatırlayınca üzülür ve zulme lanet okuruz, ancak o gün yas tutup ağlayıp dövünmek, kan akıtmak cahiliye adetlerinden çirkin birer bidattirler.
“Hz. Nûh'un Cûdi Dağı'na inmesi Aşure Günü'dür hadisi” zayıftır. Gemideki insanların azıklarından arta kalanlarla karıştırıp bir çorba yapılması söyleminin aslı yoktur. Dolayısıyla Aşure Günü aşure tatlısı yapıp dağıtmanın da dini bir dayanağı bulunmamaktadır. O güne denk getirilerek bundan bir sevap umulursa bidat işlenmiş olur. Yoksa aşure tatlısı çok güzel bir tatlıdır ve yemek kültürümüz olarak devam ettirilmelidir.
Hz. Peygamber'in hicreti sanıldığı gibi Muharrem'de değil Rabiulevvel ayındadır.
Diyebiliriz ki, Hz. Peygamber'in dediklerini ve demediklerini öğrenmek suretiyle böyle zamanlar için uydurulan sözleri ayıklamaya çalışmak böyle günlerde yapılacak en güzel ibadetlerden biridir. Mübarek olsun.
-
💮 SABAH (VE AKŞAM) DUA ve ZİKİRLERİ 💮 (1 KERE) AYET-EL KURSÎ ✳ اللَّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذ...
-
اللَّهُمَّ زِدْنَا وَلَا تَنْقُصْنَا، وَأَكْرِمْنَا وَلَا تُهِنَّا، وَأَعْطِنَا وَلَا تَحْرِمْنَا، وَآثِرْنَا وَلَا تُؤْثِرْ عَلَيْنَا، وَأ...
-
Musibet ve Belalar karşısında Okunacak Dualar başlığında öğreneceğimiz toplam 4 duamız olacak. Bu dualar da diğer öğrendiğimiz tüm dualar ...
-
( Y azdıklarım , Sevgi Binabdullah'a ait olup , Nisan 2017 İstanbul'da katıldığı bir kına gecesinde yapmış olduğu sohbetinden tuttuğ...
-
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hastalara ve ağrısı olanlara karşı okuduğu duâlar… Hazret-i Âişe –radıyallahu anha-’dan rivayete göre Neb...
HERKES İÇİN SİYER - 30. BÖLÜM (MEDİNE’NİN EN HÜZÜNLÜ GÜNÜ RESÛLULLAH’IN ➯devamı
Aralık 17 2020
HERKES İÇİN SİYER - 29. BÖLÜM (İNSANLIĞA EN BÜYÜK MESAJ: VEDA ➯devamı
Aralık 07 2020
HERKES İÇİN SİYER - 28. BÖLÜM (ZORLUK SEFERİ ➯devamı
Aralık 07 2020
HERKES İÇİN SİYER - 27. BÖLÜM (BİTMEK BİLMEYEN DAVET HIRSI: HEYETLER ➯devamı
Kasım 29 2020
HERKES İÇİN SİYER - 26. BÖLÜM (BİR MEKTEP OLARAK ➯devamı
Kasım 23 2020