HİCRET -1


HİCRET

“Hicret, Hicri Takvim’in başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Ancak Muharrem ayında gerçekleşmemiştir. Takvim tarihlendirmesi, ay değil yıl bağlamında baz alınarak hesaplanmıştır. Efendimiz (sav)’den daha önce göç edenler olmuştur. Ancak Peygamber Efendimiz (sav) bu kutlu yolculuğa Rebiulevvel ayının ilk günü çıkmıştır.”


Hicri tarih, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in Mekke'den Medine'ye hicretiyle başlar. Ancak takvim başlangıcı olarak bu tarih, Hz. Ömer devrinde kabul olunmuştur. Ondan önce arapların belli bir tarihi yoktu. Bazı önemli hadiseleri (Hz. İbrahim'in ateşe atılışı, Fil vakası vb.) tarihe başlangıç olarak gösteriyorlardı.

Hicretten on altı yıl sonra (638), dönemin halifesi Hz. Ömer'in emriyle Medine'de bir meclis toplanarak, tarih meselesine bir çözüm bulunması istendi. Hz. Ali'nin teklifi ve mecliste bulunanların kabulü ile Hz. Muhammed (a.s)'in hicreti, İslâm tarihine başlangıcı ve Muharremin de bu yılın ilk ayı olması kararlaştırıldı. Böyle bir uygulamanın konulmasına sebep olarak şu iki husus gösterilmektedir. Hz. Ömer devrinde ibraz edilen bir borç senedinde ödeme için vâde tarihi olarak gösterilen Şaban ayının, geçen yılın mı yoksa gelecek yılın mı olduğu kestirilememişti. Ayrıca aynı dönemde Basra valisi olan Ebu Musa el-Eş'arî'den gelen bir yazıda; Hilâfet makamından gönderilen kâğıtların hangisi önce hangisi sonra olduğu ve hangisinin hükmüyle hareket edilmesi gerektiğinin bilinmediği cihetle, bu sorunun acilen halledilmesi isteniyordu. Bu nedenlerle Hicret İslam tarihine başlangıç teşkil etmişti.             

Peygamberimizin Medine'ye hicretinden alınacak dersler ile ilgili görsel sonucu;

Siyer-i Resûlûllah Sallâllahu Aleyhi ve Sellem’in çok önemli bir bölümü ve merhalesi olan “Hicret-i Seniyye”‘nin düşündürdükleri ve ondan alınacak dersler, öğütler ve ibretler:

Hicret, terk etmektir. Bu terk ediş dün “Rabbim Allah” demenin yasak olduğu bir ortamda Muhacirlerin “Rabbim Allahtır” deyip hükümlerini icra edebilecekleri bir ortama yani Medine'ye göçnünden veya intikalinden ibaretti. Daha öncesinde ashab-ı kehf de yaşamıştı bu hicreti. Rabliğini ilan eden Dekyanus’un huzurunda “Sen de bizim gibi bir beşersin. Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin rabbidir” diyerek yaşamışlardı bu hicreti. Bir mağaraya girmiş orada saklanmışlardı. Rableri onları yıllarca uyutmuş sonra uyanmışlardı. Hz. Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in ve Mekkeli müslümanların Medine’ye göçünü ifade eder. Medine’ye göç eden müslümanlara muhâcir, Resûl-i Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’e ve muhâcirlere yardım eden Medineli müslümanlara da ensâr unvanı verilmiştir.