İLİM VE SOHBET MECLİSLERİNİN GEREĞİ VE EDEPLERİ -4


Büyük muhaddis ve tarihçi Hatib el-Bağdadi, ilim yolculuklarını söz konusu ettiği ünlü eseri “er-Rıhletu fi talebi’l-hadis”te böyle onlarca misal zikreder. Yine mezkûr eserinde, ilim için ilk yolculuğa çıkanlardan birinin de Hz. Musa (aleyhisselam) olduğunu anlatır. (Hatib, er-Rıhle, 97–107)

Tafsilatı sahih hadis mecmualarında anlatıldığı gibi (Mesela Bkz. Buhari, Kitabu’l-ilm, 44), Hz. Musa kendisine sorulan “Yeryüzünde en bilgili insan kim?” sorusuna, ilmi gerçek sahibine irca etmesi gerekirken belki bir anlık bir zihin kaymasıyla “benim” cevabını vermiş, bunun üzerine Cenabı Hakk: “Hayır! Hızır kulumuzdur” buyurmuştu.

Bundan sonra Hz. Musa kendisine “özel bir ilim” verildiği ifade edilen Hz. Hızır ile (aleyhi esselam) tanışıp görüşmek için izin isteyecek ve ona bir talebenin hocasına göstermesi gereken tevazu ile şu teklifi yapacaktı: “Sana öğretilenden, doğruyu bulmama yardım edecek bilgiyi öğretmen için sana tabi olayım mı?” (Kehf, 66)

Kehf suresi 66.âyette bir peygamber olmasına rağmen "sana öğretilen ama bana verilmeyen  ilmi öğrrnmek için sana tabi olayım  mı"
diye hızır aleyhisselamla yolculuk yapmıştı. Bugün  cuma inşaallah herkes bu sureyi okuyup bugün  nurlanır 📖☀

İLİM ÖĞRENMEK İÇİN  HAKKA UYMAK GEREKİR

Kutlu bir gelenek

İlim tahsili için bu uzun yolculuklara çıkmak sonraları öyle zorunlu bir hale gelecekti ki, bu, kişinin ilimdeki güvenilirliğinin ölçüsü olacaktı. Bu yolculuklara çıkmamış olanlar ihmalkârlıkla suçlanacak, bir özrü bulunan veya İmam Malik gibi belli istisnaları dışında bu kimseler belki ciddiye bile alınmayacaktı. Bu uzun yolculuklarla ilim merkezlerini gezmiş olanlar ise “Rahhal,‼ cevval,‼ tavvaf”‼ gibi şeref unvanlarıyla anılacaklar ve döndüklerinde haklı olarak meclislerde sadaret makamını işgal edeceklerdi.

Büyük hadisci imamı Ahmed ibn Hanbel’in oğlu Abdullah babasına: “İlim talebesi, bir âlime mülazemet edip ondan yazmakla yetinmeli mi, ilmin olduğu bölgelere kadar gidip oradaki âlimlerden de dinlemeli mi?⁉” diye soruyor, İmam Ahmed’den “Gidecek, Kûfelilerden, Basralılardan, Medinelilerden, Mekkelilerden yazacak, onlarla oturup kalkacak, onların ağzından dinleyecek” cevabını alıyordu. (Hatib, a.g.e., 88)

Yine, cerh ve ta‘dîl (hadis ilmi ile ilgili)  ehlinin imamı Yahya ibn Ma‘în: “Bir adam sadece kendi beldesinde oturup hadis yazıyor, hadis öğrenmek için yolculuk yapmıyorsa ondan hayır göremezsin!”‼‼ diyordu. (Hatib, a.g.e., 89)

Ebu’l-Âliye de: “Biz Basra’da iken, Medine’de Rasûlullah’ın (aleyhissalâtu vesselam) ashabının rivayet ettiği hadisler bize kadar ulaşıyor, ama biz bu duruma razı olmayarak onların ayaklarına gidiyor ve bu hadisleri onların ağzından dinliyorduk” (Hatib, a.g.e., 93) demişti.
İşte bu titizlikle hadisler toplanıldı  ve bize  kadar  ulaştı‼📚📚📚

Sonraki asırlarda rıhle (yolculuk)

Rasûlullah (sallallâhu aleyhi vesellem) hayattayken ilmin kaynağı tekti. İnsanlar kaynağa, merkeze yani Medine’ye geliyorlardı. Medine ilim ve hicret yurduydu. Sorular Allah Rasûlüne (sallallâhu aleyhi vesellem) soruluyor, sıkıntılar ona arz ediliyordu. İslam’ı kabul etmiş ancak Medine’ye uzak olan bölgelere de, Allah Rasûlü'nün (sallallâhu aleyhi vesellem) yanında yetişmiş ilim ve irşad elçileri gidiyordu. Medine ilimde bu merkezî konumunu Rasûlullah’ın (sallallâhu aleyhi vesellem) vefatından sonra da epey bir süre, hicri üçüncü asrın ortalarına kadar korudu. İmam Malik’in (rahmetullahi aleyh)birçok görüşü için Medine’deki yerleşik uygulamayı (amel-u ehli’l-Medine) esas alması boşa değildi.

Ancak Rasûlullah’ın (aleyhissalâtu vesselam) dâr-ı bekâya irtihali, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömerdönemlerinde Şam [Eski dönemlerde Şam, bugünkü Suriye, Ürdün, Filistin ve Lübnan’ı içerisine alan bölgenin ismi olarak kullanılıyordu], Irak, Mısır ve İran’ın fethedilip İslam topraklarına katılması, Hz. Osman döneminde İslam ordularının Maveraunnehir’e kadar dayanmaları neticesinde durum farklı bir boyut kazandı. Fethedilen bu bölgelerde yeni Müslüman olan kavimlere dinin öğretilmesine duyulan ihtiyaç üzerine, bir kısmı zaten savaşlara iştirak etmiş, bir kısmı da halifeler tarafından vazifelendirilerek gönderilen sahabilerin bu bölgelere yerleşmeleri yeni ilim merkezlerinin oluşmasına sebep olacaktı.

Fetihler Hulefâ-i Râşidîn dönemiyle de sınırlı kalmadı. İslam fütûhâtı Emevi halifeleri zamanında da olanca hızıyla devam etti. Sahabe asrı bitmeden, yani hicri birinci asır henüz sona ermeden İslam doğuda Horasan bölgesini [Tarihte bugünkü İran’ın kuzeydoğusunda yer alan çok geniş bir coğrafî bölgenin adıdır. Günümüzde bölgenin toprakları üç parçaya ayrılmış olup, Merv, Nesâ ve Serahs yöresi Türkmenistan, Belh ve Herat yöresi Afganistan, geri kalan en geniş kısım da İran sınırları içinde bulunmaktadır. Bkz. DİA, Horasan Maddesi, XVIII, 234] aşarak Maveraunnehir’e [Ceyhun nehrinin kuzey ve doğusunda kalan bölge. En önemli iki merkezi Buhara ve Semerkand olan bölge günümüzde, Özbekistan ile Türkmenistan ve Kazakistan’ın bazı kesimlerini ihtiva eder. Bkz. DİA ,Maveraunnehir Mad., XXVIII, 177-179.], oradan Çin Seddi sınırlarına ulaşmış, batıda da Kuzey Afrika’yı baştanbaşa geçerek Endülüs’ü aşmış ve Pirene dağları eteklerine varmıştı.

Farklı kaynaklardan beslenmek için

ilim merkezleri çoğalmış, farklılaşmıştı. İlme ulaşmak isteyen talebe önce kendi memleketinde tahsil yapacak, kendi bölgesinin âlimlerinde nasibini arayacak, sonra belki kendi beldesinde bulunmayan farklı bilgiye ulaşmak için bu yeni ilim merkezlerine yolculuk yapacaktı.

Çünkü her âlimin farklı meziyetleri‼ Cenabı Hakk’ın kendisine bahşettiği başka kabiliyetleri vardı‼. İlimdeki seviyeler farklı farklıydı.‼ İlmin hepsi bir bölgede toplanmış da değildi. ‼Sonra, yeni yerlerde yeni üsluplara, yeni örflere muttali olacaklar, hayatlarını ilme vakfetmiş, ilimden başka hiç bir şeye gönül bağlamamış‼ bu salih insanlarla oturup konuşup karışacaklar,‼ bu rabbani imamlardan ilimle birlikte manevi bir ruh,‼ çürümüş cesetlere can verecek yeni, taze bir nefes devşireceklerdi.‼

Tıpkı bal arıları gibi…📚 Kendi yörelerinin çiçeklerinin 💐özünü aldıktan sonra farklı diyarlara uçacaklar, oraların çiçeklerinin kokularını  üzerlerinde taşıyıp geri dönecekler ve bu taşıdıklarını “insanlara şifa bir asel-i musaffa”(süzülmüş  bal) olarak ortaya koyacaklardı.‼‼

İşte  ilim öğrenmek bu merhalelerle olursa elbette çok büyük  faydalar hasıl olacaktır.

Şam’ın meşhur tabiîlerinden Mekhul: “Mısır’da hürriyetime kavuştum. Zannımca orada elde etmediğim bir ilim bırakmadım.‼ Sonra Irak’a geldim. Kanaatimce orada da ne varsa aldım‼. Sonra Medine’ye geldim, aynı şekilde.‼ Sonra Şam’a geldim, orayı da elekten geçirdim.‼ Buraların hepsinde fazladan bilgi arıyordum”📚 (Abdülfettah Ebu Ğudde, Safahât min sabri’l-ulemâ alâ şedâidi’l-ilmi ve’t-tahsîl, s. 52) demişti.

Çünkü ilim, salât ve selam olsun ona, Dürr-i yetîm’in mirası dürr-i yektâydı.yani efendimiz sallalllahu  aleyhi  vesellemin bıraktığı  tek inciydi‼‼📚 Zaman ve zeminin değişmesiyle değerinden bir şey kaybedecek değildi.‼‼ Dünya ve ahiret saadeti ona bağlıydı.‼‼ Dünyada iyi nam, nişan, ahirette yüksek makam ve büyük ihsandı. Öyleyse inci avcılarını, hak ve hakikat yolcularını ona gitmekten ne alıkoyabilirdi?⁉❓❓ Hazinenin yanında yılan olacakmış‼, inciyi çıkarmak için dalgalı denizlere dalınacakmış, ne gam!‼‼

İşte sadık niyetlerle,‼ büyük bir istek ve aşkla, ilimde ilk merhaleyi tamamlamış, âlet edevâtı tamam etmiş marifet yolcularının tevfik de karini(yanında) olunca, büyük ilim, hayır ve bereketle geriye dönmeleri de kaçınılmazdı.‼ Şüphesiz ki istifadeye açık insan için ma‘siyet sayılmayan her yolculukta faydalar vardı.‼‼ Ancak salih niyetlerle çıkılan ilim yolculuklarında sayısız faydalar, Cenabı Hakk’ın özel lütufları ve fetihler vardı.‼‼
Ey Rabbimiz ‼‼
Bize de; ilim öğrenmek  için  uzun  yolculuklar‼
Yapamasak da evimizden her hafta  düzenli çıkıp ‼Bir ilim halkasından ders alıp ilmi sadece senin için ‼sana daha iyi kul olup âyetletini daha iyi anlayıp emirlerini öğrenmek için ‼kendi yaşadığımız yerde de olsa ‼‼
Ilimde aşkı  ve ısrarı ‼
Bizlere de ver‼‼📚📚📚

İlmi, teneffüs ettiği hava kadar‼ zaruri, ‼ekmek ve su gibi aziz bilen,‼‼ gözlerinin aydınlığını,🌟 bedenlerinin afiyetini, gönüllerinin huzur ve rahatını onda bulan bu insanlar onu elde etmek için inanılmaz fedakârlıklara göğüs gerdiler. ‼📚Sahip oldukları en kıymetli şeyleri bu uğurda harcadılar,‼ kolay-zor her yola tevessül ettiler,‼ canlarını mallarını yol azığı yaptılar, ‼kimi zaman alışık olmadıkları denizleri,‼ kimi zaman kat edilmesi güç uzun çölleri, ‼ovaları geçtiler, sarp dağları, vadileri aştılar, ‼gençlik ve sıhhatlerini bu yolda helal saydılar.‼‼

Bütün bunları yaparken şöhret elde etmek,‼ makam sahibi olmak‼ yahut dünyevi kazanç sağlamak ‼gibi amaçlar gütmüyorlardı. Çünkü onlar ilmi, kazanç kapısı ve ticaret değil‼, Allah'a yakınlık sebebi ve ibadet sayıyorlardı.📖 Allah rızası ve ilim sahibi olmaktan başka hiçbir amaç taşımayan bu salih insanlar hakkında meşhur sûfî İbrahim ibn Edhem 
“Allah, hadis ehlinin yolculukları hürmetine bu ümmetten belaları kaldırır” ‼‼(Hatib, er-Rıhle, 90) demişti.
Gel kardeşim ‼
Bizler de‼ hadis ehlinin yolculukları gibi olmasa da‼ ilimi sadece ve sadece Allah İÇİN ‼📚
Öğrenelim‼
Aklımıza gelen hertürlü dünyevi meseleleri bir kenara atarak‼ilmi 
Allah a yakınlaşmak için öğrenelim ‼📚
Allah  bizlere de ilim aşkı versin‼📚📚📚
"Rabbim ilmimi artır "
Allah hepimizin ilmini,hikmetini ve nurunu ÇOĞALTSIN 📚📚📚
📖📖📖

İlim aşkı bu!

Çoğu fakirdi.‼ Bir bineğe sahip olanlar şanslı sayılıyordu.‼ Birçoğu bütün o sonu gelmez gibi görünen mesafeleri yürüyerek katediyordu.👣 Dolayısıyla, gidecekleri yere göre, bir yolculuk bazen bir ay, bazen aylarca sürebiliyordu.👣

Abdurrahman ibn Ebi Hâtim ricale dair ünlü kitabı “el-Cerhu ve’t-ta’dîl”e yazdığı mukaddimede babası büyük hadis tenkitçisi Ebu Hâtim er-Razi’nin ağzından onun ilim yolculuklarını şöyle anlatıyordu: “Babamdan dinledim: Hadis için çıktığım ilk yolculukta yedi 7⃣sene geçirdim.‼ Yürüyerek 👣katettiğim mesafeyi bin fersahtan [Bir fersah; yürümekle yaklaşık bir buçuk saatlik yol, ortalama beş kilometre kadardır.‼ Dikkat edilirse Ebu Hâtim sadece bir yolculukta bin fersah, yani beş bin kilometre yol yürüdüğünü, artık fazlasını saymayı bıraktığını söylüyor‼. Bu ve makalede zikredilen diğer misaller, biz yeni zamanların ilim talebeleri için ibretlerle doludur.]‼‼ fazlasına kadar saydım. Nihayet bini geçince bıraktım.‼

Ama Kûfe’den Bağdat’a kaç defa gittim,‼ sayamam. Mekke’den Medine’ye defalarca gittim. ‼‼Mağrib-i aksâ’daki (Kuzey Batı Afrika) Selâ şehri yakınlarından Mısır’a yürüyerek, 👣Mısır’dan Remle’ye (Bugün Filistin’de) yürüyerek,👣 Remle’den ayrı ayrı Kudüs’e, Askalân’a, Taberiyye’ye, Taberiyye’den Dımeşk’e, Dımeşk’ten Humus’a, Humus’tan Antakya’ya Antakya’dan Tarsus’a gittim.

Sonra Tarsus’tan Humus’a döndüm; Ebu’l-Yemân’ın hadisinden dinlemediğim bir kısım kalmıştı, onu dinledim. Sonra Humus’tan Beysan’a, Beysan’dan Rakka’ya, Rakka’dan Fırat nehrini geçerek Bağdat’a gittim. Şam’a çıkmadan önce Vâsıt’tan Nil’e, Nil’den tekrar Kûfe’ye döndüm. Bunların hepsi yürüyerekti👣👣, bütün bu mesafeleri yürüyerek👣 gidiyordum.

Bu, ilim için çıktığım ilk yolculuktu. Yirmi 2⃣0⃣ yaşındaydım, yedi sene gezmiştim; Reyy’den hicri 213 senesi Ramazanında çıkmış, 221 senesinde geri dönmüştüm.

İkinci yolculuğumda kırk 4⃣7⃣ yedi yaşındaydım. 242 senesinde yola çıktım, üç sene sonra 245 senesinde geri döndüm”. (Ebu Ğudde, Safahât, 60–61)

Bu yolculuklar bazen birkaç sene sürüyor, bazen beş on seneye uzanıyordu. Bu rıhle(yolculuk) erbabı içerisinde hayatının yirmi  2⃣0⃣ senesi bu yolculuklarda geçmiş çok sayıda insan vardı. Henüz genç, bekâr delikanlılar olarak bu yolculuklara çıkıyorlar, memleketlerine orta yaşlı, olgun insanlar olarak dönüyorlardı.‼‼ Bazen de evli, çoluk çocuk sahibi ilim talebelerinin gönlünde bu ateş alevleniyor, hanımı, çoluk çocuğu bırakarak‼‼ gurbet ellerinde yıllarca zaman geçiriyorlardı. Çünkü ilim mezara girene kadar sönmeyen bir ateşti,‼‼ sahiplerinin gönüllerinde… Ondan daha kıymetlisi yoktu.‼‼📚📚📚📚
HERŞEYDEN KIYMETLİ OLAN VE SENİ ALLAH'A GÖTÜRECEK OLAN FAYDALI  İLMİ 📚
HERGÜN ALLAH'TAN İSTEMEYİ  ‼ UNUTMA‼📚📚📚📚
BU İLİMDE;DİPLOMA VEYA YÜKSEK LİSANS OLMAYABİLİR‼
AMA SENİN SONSUZ OLAN HAYATINI KURTARACAK HAYAT KURALLARINI SANA GÖSTERECEKTİR ‼
İLİM ÖĞRENMEDEKİ HEDEF‼📚
SADECE RABBIMIIZİN RIZASI OLMALIDIR ‼📚

Kurtuba’lı büyük muhaddis Bakıyy ibn Mahled, İlim uğrunda iki2⃣ yolculuk yapmış, yolculuklarından ilki on dört  1⃣4⃣ sene , ikincisi yirmi  2⃣0⃣sene  sürmüştü. Endülüs’ten Mısır, Şam, Hicaz, Bağdat’a gelmiş, bütün bu mesafeleri yürüyerek👣👣 geçmiş, asla bir bineğe binmemişti.‼‼ (Ebu Ğudde, Safahât, 60)

Bundan fazlası da vardı.‼‼ Erken yaşta hadis dinlemiş olsunlar diye daha küçücük çocuklarını hadis meclislerine götürüyorlar,‼ hatta bazıları âlî isnad [Rasûlullah (sallallâhu aleyhi vesellem) ile aralarındaki râvî sayısını azaltacak, kendilerini Rasûlullah’a (aleyhissalâtu vesselam) daha fazla yaklaştıracak sened, sened zinciri] sahibi olsunlar diye, yavrularını laflayarak, tatlı hilelerle,‼ türlü oyunlarla oyalayarak memleket memleket dolaştırıyorlardı.‼‼

Yusuf ibn Ahmed eş-Şîrâzianlatıyordu:

Hocamız, ilim yolcularının gayesi, asrın müsnidi Ebu’l-Vakt es-Siczi’nin yanına gitmek için yola çıktım. Allah Kirman diyarının sonunda ona ulaşmayı mukadder kıldı.‼ Hemen selam verdim,‼ elini öptüm ve huzurunda oturdum.‼ Sonra aramızda şu konuşma geçti:

--- Seni buralara getiren nedir?

--- Yolculuğum sanaydı, Allah’tan sonra itimadım da sanadır‼. Bana ulaşan hadislerini kalemimle yazdım, şimdi de ayağımla koştum👣 sana geldim. Ki mübarek nefeslerine yetişeyim, âlî isnadına nail olayım.‼‼

--- Allah seni ve bizi rızasına muvaffak kılsın,‼ çabamızı onun için, yönümüzü ona kılsın.‼‼ Beni hakkıyla tanısaydın, ne selam verir‼ ne de yanımda otururdun‼, dedi ve uzunca ağladı,‼‼ etrafındakileri de ağlattı.‼ Sonra: “Allahım bizi sitr-i cemilinle ört ve örtünün altında razı olacağın bir hal üzere kıl”‼ dedi ve devam etti:

Evladım! Bilir misin, Sahih-i Buhari’yi dinlemek için ben de babamla birlikte, Herat’tan Dâvûdî’nin yanına Bûşenc’e gittim. Henüz yaşım 10'un altındaydı. Babam elime iki taş koyuyor, “Bunları taşı” diyordu. Ben de onun korkusundan taşları ellerimde tutuyor ve yürüyordum👣. O da yan taraftan beni izliyordu.

Artık yorulduğumu görünce taşlardan birini atmamı emrediyor, ‼ben de atıyor, böylece biraz ferahlıyordum.‼ Sonra yorgunluğumu iyice anlayıncaya kadar yürüyordum.👣 Bana: “Kesildin mi?” diye soruyor,⁉ korkusundan “Hayır” ‼diyorum, “Öyleyse niye yavaş yürüyorsun👣?” diyor, bunun üzerine bir müddet önünde hızlıca yürüyor👣 sonra bitkin düşüyordum.‼ O zaman elimdeki diğer taşı da alıp atıyordu.‼ Nihayet büsbütün takatim kesilinceye kadar yürüyordum. İşte o vakit alıp beni sırtında taşıyordu.

Yolumuzun üzerinde çiftçiler veya başka insan gruplarıyla karşılaşıyorduk. “Ey Şeyh İsa, şu çocuğu bize ver, ikinizi de Bûşenc’e götürecek bir binek verelim”‼ diyorlar, bunun üzerine babam: “Hazreti Peygamberin (sallallâhu aleyhi ve selem) hadislerini öğrenmeye giderken bir bineğe binmekten Allah’a sığınırız.‼‼ Hayır, biz yürüyeceğiz👣, eğer o bîtâb düşüp yürüyemeyecek 👣hale gelirse Rasûlullah’ın hadisine hürmeten ve sevap umarak onu başımda taşırım”‼‼ diyordu. İşte ben onun güzel niyetiyle bu kitap ve diğerlerini dinlemekten bir fayda istihsal ettim. Bugün akranlarımdan hayatta kimse kalmadı;‼ bütün şehirlerden kendisine yolculuk yapılır hale geldim”‼‼. (Ebu Ğudde, Safahât, 76–78)

Bütün bu sıkıntılara gönül hoşnutluğuyla, severek, Allah rızası için katlanıyorlardı‼. Onlar da insandı nihayet!‼‼ Yoruluyorlar, bazen umduklarını bulamıyorlar,‼ bazen varacakları yere ulaştıklarında, kendisi için bir aylık belki daha fazla bir yoldan geldikleri hocanın cenazesiyle karşılaşıyorlardı.‼ Bu ne büyük bir üzüntü‼ sebebiydi onlar için! Bazen memleketlerindeki tahsillerini bir an önce bitirip yanına gitmek için can attıkları yahut para biriktirdikleri âlimin vefat haberi ulaşıyordu. ‼Bu ne kara haberdi!!‼

İmam Ahmed üzüntüyle:‼ “Şayet doksan dirhem param olsa Cerir ibn Abdilhamid’in yanına Reyy şehrine [Bugünkü Tahran şehri olduğu söyleniyor. (Ebu Ğudde, Safahât, s. 54.) ] gidecektim. Bazı arkadaşlarımız gitti, ben gidemedim. Çünkü hiç param yoktu”‼ demişti. (Ebu Ğudde, Safahât, s. 54)

Evet işte ilim yolculukları ‼👣👣👣 ve ilim öğrenmek  için  yapılan fedakârlıklar 
Allah  bizlere de ilmin kıymetini ‼ idrak ettirsin ‼📚📚📚


Daha önce verdiğimiz  misallerde de görüldüğü gibi, ilim yolculukları 👣 kesilmeden devam etti. Son üç beş yüz yıldır eski coşku kaybedilmiş olsa da,📚 iyi-kötü bugünlere kadar geldi‼. İşte bu makalenin hazırlanmasında eserlerinin yüksek maneviyatından çok istifade ettiğimiz Abdülfettah Ebu Ğudde📚 merhum bu yakın misallerden biridir.‼ Hem ilim öğrenmek,‼ hem âlimlerle görüşüp tanışmak, ‼hem kütüphanelerde yazma eserleri 📚görmek için birçok bölgeye gitmiş,👣 önce memleketi Haleb’de, sonra Ezher’de talebe olduğu yıllarda yaklaşık elli5⃣0⃣ kadar hocadan ders okumuş,📚 farklı şekillerde istifade etmiş, bu sayı icazet aldığı âlimlerle yüz altmışı 
1⃣6⃣0⃣ geçmişti.

Hedefimiz‼ gönüllerde küllenmeye yüz tutmuş ilim meşalesini yeniden alevlendirmek,‼📚 olmalıdır.
NOT‼

Bu makale  hazırlanırken birçok kitaba bakılmış, birçok kaynaktan istifade edilmiştir.. Bunların bazısından belki yalnızca bir cümle, bir ifade alınmıştır. Kendilerinden doğrudan nakilde bulunulan  eserler vardır. İstifade ettiğimiz bütün bu eserlerin artık bugün hayatta olmayan sahiplerini rahmet ve minnetle, bugün hayatta olanlarını da selamet ve afiyet niyazlarıyla anıyoruz.

Elbette ki bu eserlerin hepsini burada zikretmek mümkün olmayacaktır. Ancak özellikle misallerin seçiminde eserlerinden istifade edilen Abdülfettah Ebu Ğudde Hoca Efendi merhumu burada bir daha anıyor, hayatının kitabı sayılan “Safahât min sabri’l-ulemâ alâ şedâidi’l-ilmi ve’t-tahsîl”📚 isimli eserini okumalarını, bütün ilim talebelerine‼📚 ısrarla tavsiye edilir‼📚

Ayrıca, burada verilen malumatın, seçilen misallerin özellikle hadis ehliyle ilgili olması, onların hakkındaki malumatın daha derli toplu olması, hatta yaptıkları yolculukların müstakil eserlere konu olması sebebiyledir.
 Sonra, ;

Süfyan es-Sevri, ‼Evzâî, ‼Malik‼, Ahmed ibn Hanbel ‼gibi birçok hadis âliminin aynı zamanda fıkıh ve diğer ilimlerde de imam oldukları‼📚 unutulmamalıdır. ‼

Bu faydalı makaleyi yazandan Allah razı  olsun.

Rabbim hepimizin ilim aşkını  artırsın 📚📚📚