161- الرَّابعُ : عن أَبِي مسلمٍ ، وقيلَ : أَبِي إِيَاسٍ سلَمةَ بْنِ عَمْرو بن الأَكْوَعِ رضي اللَّه عنه ، أَنَّ رَجُلاً أَكَلَ عِنْدَ رسولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم بِشِمَالِهِ فقالَ : « كُلْ بِيمِينكَ » قَالَ : لا أَسْتَطِيعُ . قالَ : « لا استطعَت » ما منعَهُ إِلاَّ الْكِبْرُ فَمَا رَفعَها إِلَى فِيهِ ، رواه مسلم
161. Ebû Müslim (veya Ebû İyâs) Seleme İbni Amr İbni Ekvâ radıyallahu anh’ın naklettiğine göre, bir adam Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’ in yanında sol eliyle yemek yedi. Peygamber Efendimiz adama:
– “Sağ elinle ye” buyurdu. Adam:
– yapamıyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz:
– “Yapamaz ol” diye beddua etti.
Çünkü adamın Resûl-i Ekrem’i dinlememesi, kibrinden dolayı idi. Bu beddua üzerine, adam elini ağzına götüremez oldu.
Müslim, Eşribe 107. Ayrıca bk. Buhârî, Et’ime 2; Ebû Dâvûd, Et’ime 19; Tirmizî, Et’ime 47; İbni Mâce, Et’ime 8
Hadisi rivayet eden sahabinin hayatı;
Seleme İbni Amr İbni Ekvâ
Seleme, Medine’li ve Eslemoğullarından bir sahâbîdir. Bey’atür-rıdvân’da bulunmuştur. Künyesi Ebû Âmir veya Ebû Müslim ya da Ebû İyâs’dır.
Yolunda ölmeye hazır olduğunu belirterek, Allah Resûlü’ne biat etti. Peygamberimiz’le birlikte yedi gazveye katıldı. Gözü pek, kahraman ve ölümden korkmayan bir sahâbî idi. İyi bir atıcı, güzel ahlâk sahibi, fazilet timsali, hayır ehli bir kimseydi. Peygamberimiz’den yetmiş yedi hadis rivayet etti. Seleme, şöyle diyerek övünür ve sevinirdi:
- Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem beni defalarca terkisine (binitinin arkasına) aldı, defalarca başımı okşadı, bana ve soyuma defalarca Allah’tan bağışlanma diledi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, onun hakkında: “Bizim en iyi süvarimiz Ebû Katâde, en iyi piyademiz ise Seleme İbni Ekvâ’dır” derdi.
Seleme İbni Ekva’, Medine’de yaşadı. Hz. Osman’ın katli olayından sonra Rebeze’ye yerleşti. Fakat ölmeden bir süre önce tekrar Medine’ye döndü ve seksen yaşında iken hicrî 74 senesinde orada vefat etti.
Oğlu İyâs, babasının hiç bir şekilde ve asla yalan söylemediğini anlatırdı.
Seleme İbni Ekva’dan rivayet edilen hadislerin bir çoğu Buhârî ve Müslim’in Sahih’lerinde yer alır. Bu rivâyetlerde onun kahramanlığı, samimiyeti ve peygamber sevgisinin güzel örneklerine rastlanır (mesela bk. Müslim, Cihâd 132).
Allah ondan razı olsun.
Açıklamalar;
Hz. Peygamber’in yanında sol eliyle yemek yiyen kişi, Büsr İbni Râî idi. Büsr, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yasaklayıp hoş görmediği bir davranışta bulunmuş, onun ikazına rağmen kibri, büyüklenmesi sebebi ile bu halini terketmemişti. Halbuki, Peygamber Efendimiz: “Sol el ile yemeyin, çünkü şeytan sol eliyle yer” (Müslim, Eşribe 105) buyurmuşlardır.
Büsr gibilerin bu tarzdaki davranışları, Allah’ın elçisine muhalefet veya en azından onu önemsememek kabul edilir. Her iki hal ise Kur’an ve sahih sünnetle yasaklanmıştır.
Bu durumda, kendisini düzeltmesi, hakkı ve doğruyu kabul edip ona yönelmesi, özür dilemesi gerekirken, o inatlaştı. Efendimiz bu sebeble ona beddua etti. Hz. Peygamber’in duasının olduğu gibi, bedduasının da Allah tarafından reddolunmadığını hem ashâb hem de kendisine beddua edilen Büsr gördüler.
Peygamber Efendimiz’in bedduasının sebebi, bu sahâbînin yemeği sol eliyle yemesi değil, kibir ve inadıdır. Çünkü sağ elle yeyip içmek müstehabdır; farz veya vâcip değildir. Günah veya beddua farz, vâcip gibi emirleri terketmekden kaynaklanır. Kibir ve hakka karşı inat ise, büyük günahtır.
Bazıları bu davranışın bir münafıklık alâmeti olduğunu söylemişlerse de, İslâm âlimleri bunu doğru bulmazlar. Sadece kibirden dolayı yapılan böyle bir davranışın münafık olmayı gerektirmediğini belirtirler. Hadisi, 614 ve 742 numaralar ile tekrar okuyacağız.
Hadisten Öğrendiklerimiz;
1. Sağ elle yeyip içmek müstehap, özürsüz olarak sol elle yeyip içmek ise mekruhtur.
2. Kibir ve inat büyük günahtır.
3. Peygamberimiz’in duası ve bedduası makbuldür.
4. Peygamber’e muhalefet, ona karşı kibirli davranmak ve uyarılarına aldırmayarak inat etmek câiz değildir.
Sağ el ile yemek yiyip, içmenin önemi nedir?
Ömer bin Ebi Seleme’den (ra):
“Allah Resulü’nün (asm) himayesinde bir çocuktum. Elim yemek tabağının her tarafında dolaşıp dururdu.” Bunun üzerine şöyle buyurdu:
“Ey çocuk! Besmele çek, sağ elinle ve sana yakın olan taraftan ye!”
“Ondan sonra yemek yeme şeklim Allah Resulü’nün (asm) talim buyurduğu gibi olmuştur.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)
İbn Ömer’den (ra):
Allah Resulü (asm) buyurdu:
“Biriniz sol el ile ne yemek yesin ve ne de su içsin. Çünkü şeytan sol eliyle yer ve içer.” (Malik, Müslim, Davud, Tirmizi)
Abdullah b. Ömer’den (ra) rivayet olunduğuna göre; Peygamber (asm):
"Biriniz (yemek) yediği zaman sağıyla yesin, (bir şey) içtiği zaman da (yine) sağıyla
içsin. Çünkü şeytan soluyla yer ve soluyla içer" buyurmuştur. (Ebu Davud)
"Bir adam Resulullah’ın (asm) yanında sol eliyle yemek yemeye başlayınca (Hz. Peygamber) ona:
"Sağ elinle ye!" buyurdu. Adam:
“Beceremiyorum” deyince Efendimiz:
"Beceremiyesin! İşte bu adamı (benim emrime uymaktan) ancak kibri menetti." buyurdu. O adam bir daha elini ağzına kaldıramadı.” (Müslim)
Hadis-i şerifler yemeği sağ el ile yemenin ve suyu da sağ el ile içmenin vacip olduğunu göstermektedir. İmam Gazali ise sağ elle yemenin yemek yeme âdabından olduğunu bildirmiştir. Yemeği sol elle yemenin sakıncası, yemeği sol elle yiyen şeytana benzemektir. İnsanın, Allah'ın (cc) rahmetinden kovulmuş olan şeytana benzemesini önlemek için sol elle yemek yasaklanmıştır. (Ebu Davud)
"Sünnet-i Seniyye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın….. edebin envâını (çeşidini), Cenâb-ı Hak, Habibinde cem etmiştir (toplamıştır). Onun Sünnet-i Seniyyesini terk eden, edebi terk eder. Hasâretli (zararlı) bir edepsizliğe düşer.” Hakikaten de öyledir. Hz. Peygamber’in (asm) Sünnet-i Seniyyesi, hem nurlarla doludur. Hem de edebin, terbiyenin, nezâket ve nezâfetin en güzel misalleriyle doludur.
Eski dinlerde; dünyaya, dünya nizamına ait, öyle kayda değer pek bir şey yokken, İslâmiyet; hem dünya, hem de ahiret işlerini tanzim etmiştir. Şimdilerde, hijyen, sağlık, temizlik diye bilinen ve Avrupa’nın, daha dün denecek kadar yakın zamanda öğrendiği bu şeyleri, Müslümanlar bin beş yüz senedir biliyor, tatbik ediyorlar.
Bunda da Müslümanların en büyük rehberi, muâllimi, Hz. Peygamber’dir (asm). O, Kur’ân-ı Kerim’in en büyük mübelliği, açıklayıcısı olması hasebiyle, aynı zamanda Kur’ân ahlâkını taşıdığından; her yaptığı iş, her söylediği söz ve her hâli Kur’ân’a uygundur. Müslümanlara yaptığı tavsiyeleri de, hep onların iyilikleri içindir. Yoksa lâf olsun diye, öyle boşu boşuna söylenmiş, yapılmış emirler değildir.
Hayatımıza dair, günlük yaptığımız normal işlerimizde herhangi bir şeyi emrediyor. Meselâ diyor ki; ”Yemekten önce ve yemekten sonra ellerinizi yıkayınız!” Müslüman da ”Baş göz üstüne, ale’r-re’si ve’l-ayn“ diyor ve o emre tâbi oluyor, uyuyor. Ama bu kuru kuruya bir emir değil tabi. Onun altında çok hikmetler, çok hikmetli işler var. İnsan, eli vasıtasıyla birçok şeye temas ettiği, dokunduğu ve bu sayede birçok şeyden mikrop kapabileceği için ellerin, özellikle de yemeklerden önce yıkanması çok mühim. İşte Peygamberimiz (asm) ümmetine temizliği emretmesiyle, bu gibi hikmetler de tahakkuk etmektedir. Halbuki o zamanın insanına deseydi ki: “Bakın mikrop var, hijyen var v.s.” O zamanın insanı diyecekti ki: “Mikrop ne, hijyen ne?” İşte o zamanlar, henüz hikmetini anlayamayacakları bir şeye, “emir” vasıtasıyla sevk edip, hastalıklardan, mikroplardan uzak tutmuştur ümmetini. (Ama maalesef bu zamanda dahi, bu işin mahiyeti bilinmesine rağmen birçok insanın “dindarlar da dâhil” bu sünnete dikkat etmedikleri görülmektedir.) Tabi, sadece bununla sınırlı değildir Peygamberimizin (asm) söyledikleri. O zamanlarda Avrupa’nın ortaçağ cehaleti devam ederken, daha yıkanmanın ne olduğunu doğru-dürüst bilmezlerken, temizlikten bîhaberlerken, Peygamberimiz (asm) ümmetine diş temizliğinden de bahsetmiş, onun için de misvak kullanmalarını tavsiye etmiştir. Bu zamanda yeni yeni keşfedilen ve diş macunlarının içinde kullanılan fluorid maddesinin ana maddesi olan misvakı tavsiye etmiştir.
Yeme içme işlerinde kullandığımız ellerin temizliğinden bahsedip, bununla alâkalı hadis-i şerifi zikrettik. Yeme içme hususunda yine Peygamberimizin (asm) şiddetle tavsiye ettiği, yapılmamasını söylediği bir şey var. O da; sağ elle yiyip, sol elle yememe işi ki, bu da çok mühimdir. Bununla alâkalı bazı hadis-i şerifler vardır. Meselâ, Camiü’s-Sağir’de geçen bir hadis şöyledir: “Biriniz yemek yediğinde sağ eliyle yesin. Su içtiğinde sağ eliyle içsin. Sağ eliyle alsın, sağ eliyle tutsun. Çünkü şeytan sol eliyle yer ve içer. Sol eliyle alır ve verir.” Yine tabi yukarıda ifade ettiğimiz; hijyen, mikrop vs’yi bilmeyen insanlara böyle emir ile yaptırmıştı. Müslüman taharet vs. gibi temiz olmayan işlerde sol elini kullandığından dolayı sağ el ile temiz işleri yapmasını söylemiş, emretmiştir.
Mevzu ile alâkalı Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin de Mu’cizat-ı Ahmediye Risalesi olan 19. Mektub’da bahsettiği şu hadis var: “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm görüyordu bir adam sol eliyle yemek yer. Ferman etmiş: ‘Sağ elinle ye.’ demiş. O adam demiş: ‘Sağ elimle yapamıyorum.’ Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm demiş: ‘Kaldıramayacaksın’ diye bedduâ etmiş. İşte ondan sonra o adam sağ elini hiç kaldıramamış.” Dikkat ediyor musunuz, şefkat ve rahmet Peygamberi (asm) bedduâ ediyor. Onun böyle bedduâ ettiği çok nadirdir aslında. Ancak din düşmanlarına v.s’ye böyle bedduâ eder. Öyleyse bu kişiye niçin bedduâ etmiştir? Bunda bazı hikmetler vardır elbette. Öncelikle, demek ki “sağ elle yiyip içme” meselesi çok mühimdir. İkincisi, aslında adam sağ elini kullanan biri olduğu halde “Kaldıramıyorum” diyerek yalan söylemiştir. Yalana da çok tepki gösteren Peygamberimiz (asm), buna böylece karşılık vermiş. Dolayısıyla buradaki şiddet, “küfrün esası ve münafıklığın alâmeti” olan “yalan söylemeye” karşıdır. Bir üçüncü hikmet ise, aslında bu adam dünyada bu şekilde cezasını almakla, ahiret açısından kârdadır. Bu yönüyle de, bedduâ gibi gözükse de, onun hakkında rahmet olmuştur.
Evet, bazı insanlar doğuştan “solaktır”, yani sol elini kullanır. Ama solak olduğu halde, yemek hususunda sağ elini kullanan çok kişi vardır. Bu sol el ile yiyip içme meselesine, dinî hassasiyeti zayıf olan insanlar pek tâbi olmuyor, ama buna maalesef, bazı dindar insanlar da dikkat etmiyor. Birçok yerde bunu kendilerine hatırlattığımız insanlar, memnun olarak kendilerini düzeltiyorlar.
Tâbi bu kabil meseleler, aslında bir eğitim meselesidir. Çocuklarımıza, küçük yaşlardan itibaren bunu öğretmek lâzımdır. Bakın, Sünnet-i Seniyyeye ittiba hususunda Üstadımız ne söylüyor: ”Elbette o zâtın sünneti, harekâtı (hareketleri), iktidâ edilecek (riayet edilecek, uyulacak) en güzel numunelerdir ve takip edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz edilecek (kendine kaide olarak alacak) en muhkem (sağlam) kanunlardır. Bahtiyar odur ki, bu ittibâ-ı Sünnette (sünnete tabi olma, uyma) hissesi ziyade (çok hisse almak) ola. Sünnete ittibâ etmeyen, tembellik ederse hasâret-i azîme (büyük zarar), ehemmiyetsiz görürse cinayet-i azîme (büyük cinayet), tekzibini işmam eden (yalanlamayı çıtlatan) tenkit ise dalâlet-i azîmedir (büyük sapıklıktır)."
Rabbim solak olup da sağ elini kullanamayan bütün kardeşlerime kolaylık versin ve inşaallah bundan sonra herkes sağ eliyle yer ve içer ve efendimiz sallallahu aleyhi vesellem'in sünnetini yerine getirmiş olur. Amin
( Bu hadisi bizlere öğreten Sevgi Binabdullah'tan da Allah'ım razı olsun,yolu cennet yolu olsun.)